Umran'dan

Editör                                                                  Nisan 2002, Sayı: 92, Sayfa: 1

Umran, kendinden emin ve kararlı adımlarla 11 yıldır yürüyüşünü sürdürüyor. Üstelik de, pek çoklarının konjonktürlerin estirdiği ayartıcı, baştan çıkarcı ama yanıltıcı / yanılsatıcı karabasan rüzgarlarının önünde patır patır döküldüğü bir zaman diliminde yalpalamadan, sendelemeden, daha bir güçlenerek ve daha bir tazelenerek yürüyüşüne devam ediyor. Normalde zaman geçtikçe güçten kuvvetten düşmesi, “hayızdan nifasdan kesilmesi” beklenen bu zaman aşımı sürecinde, Umran, bu “doğal” kabul edilen “kural”a meydan okurcasına daha bir gençleşiyor, dirileşiyor ve heyecan üretiyor; böylelikle yepyeni bir atılım ve açılım gerçekleştirmek gibi bir kaygı güttüğünü, gösterdiği performansla ortaya koymaya çalışıyor.

Dört yıl önce başlayan ve geçen yılın nisan ayında ivme kazanarak süren bu atılım ve açılım süreci, Umran’a düşünce ve kültür hayatımızda özgün bir yer kazandırdı. Umran’ın bu noktaya gelmesinde emeği geçen ve bu süreçte bizim heyecanımızı paylaşan herkese ve okuyucularımıza teşekkür ediyoruz.

Dört sayı önce başlattığımız, dünyanın ve İslâm dünyasının sorunlarını, zaaflarını ve imkânlarını anlamlandırma çabamızı bu sayımızda da sürdürüyoruz. Bu sayımızda, estirilen karabasan havasının bir toz bulutundan ibaret olduğunu; birazcık gayret gösterildiğinde bu “toz bulutu”nun “toz olup gidebileceğini” ve İslâm’ın sadece Müslüman toplumlara değil tüm dünyaya asıl şimdi esaslı şeyler söylemeye aday olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Kapak dosyamızda yazılarını yayımladığımız yerli yabancı, müslim, gayr-ı müslim tüm yazarlarımızın farklı şekillerde altını çizdikleri gibi, Batı medeniyeti, güce dayandığı ve gücü putlaştırıldığı için insanlığa adalet, barış ve kardeşlik ilkelerine dayalı evrensel bir ufuk ve gelecek vadedebilme potansiyelini yitirmiştir. İnsanlığın ortak tecrübesinden bir kopma olan Batı medeniyetinin gelebileceği nihâi nokta burasıydı. Bundan sonraki süreç, tüm insanlığı esas itibariyle vahye dayalı kadim medeniyetler ekseninde buluşturabilecek bir “yolculuk” olacak. İşte insanlığı böylesi bir yolculuğa çıkarabilecek tek evrensel aktör’ün Müslümanlık olduğu yavaş yavaş anlaşılmaya başlanmıştır. Bu gerçek şu an Batı’da farkedilmiştir; o yüzden İslâm dünyası ve bizatihi İslâm’ın dinamizmi, Batılıları en fazla meşgul eden temel sorun olarak konumlandırılmıştır.

Ancak bu gerçek İslâm dünyasında henüz Batıda farkedildiği kadar farkedilebilmiş değil. Ama önümüzdeki dönemde bu süreç, İslâm dünyasında da tam olarak farkedilecek ve müslüman toplumlar İslâm’ın imkânlarını keşfedecekler ve Özne olarak yeniden tarihin yapımında kilit rol oynamaya başlayacaklar. Bu sayıda yayımladığımız yazıların bu bağlamda bir hayli ufuk ve zihin açıcı görüşler içerdiğini düşünüyoruz.

Daha önce küçük bir bölümünü yayımladığımız Nasr röportajı, bu sayımızın en yetkin metinlerinden. Bu röportajın gerçekleştirilmesine katkılarından ötürü Ahmet Kot’a teşekkür ediyoruz.

Gündem sayfalarımızda Ortadoğu’daki İsrail vahşetini konu edinen doyurucu analiz yazılarımız yer alıyor. Kültür-Sanat sayfalarımızda Mehmet Özay’ın Peyami Safa romanlarından hareketle kadın imgesinin temsili bağlamında modernlik-gelenek gerilimine ilişkin yazdığı inceleme metni bu sayımızın sürprizlerinden.

Daha diri, daha taze ve daha heyecanlı Umran’larda buluşmayı ümit ediyor, Filistin’deki vahşetin bir an önce sona ermesi için Filistin’li kardeşlerimize dualarınızı ve yardımlarınızı esirgememenizi hatırlatıyoruz.


  • Sayı: 364
  • Sayı: 363
  • Sayı: 362
  • Sayı: 361
  • Sayı: 360
  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353