Umran'dan

 

Yirminci yüzyılın başlannda, Osmanlı’mn kurtuluşunu
handiyse “Kur’an’ı kapatıp kadını açmak”ta gören Batıcı
aydınlara Ahmet Naim şöyle cevap vermişti:
“Bu mesele, din-i İslam yeryüzünden kaldırılmadıkça
halledilemez!”
Öyle görünüyor ki, 2000’lerin eşiğindeki Türkiye’de İslam’ı
“birinci tehdit” olarak ilan eden egemen sivil-asker
laikçi bürokrasinin kadim “tesettür takıntısı” şimdilerde
bir “paranoya”ya dönüşmüş bulunuyor. A’dan Z’ye tüm İslami
görünürlüğe adeta savaş açan bir zihniyetin başörtüsüne
düşman olmaması elbette beklenemezdi. Ancak hemen
belirtelim ki, yaklaşık yüz yıldır Baülılaşma projelerinin
beylik maddesini oluşturan “tesettür sorunu”, bugün
Baücı-laikçi zorbalığın “kırılma noktası” haline gelmiştir.
Hatta denebilir ki, tepeden inmeci baühlaşürma-modernleştirme
projelerinin “Aşil topuğu” başörtü paranoyası
olacaktır. Yunan mitoloji kahramanı Aşü’in vurulabileceği
en zayıf noktası topuğu idiyse; sistemin zulüm çarklan da
gelip başörtüsüne takılmışür.
Ümran bu sayısında işte bu hassas konuyu kapağına taşıyor.
Ümran yazarlanndan Burhaneddin Can, tarihe göndermeler
yaparak örtünmenin fıtri temellerini araştırmaya
devam ettiği yazısında yakın tarihteki yasakçı zihniyeti sorguluyor.
Cevat Özkaya meseleyi devlet ve hukuk felsefesi
açısmdan iradelerken, Abdullah Yıldız yaklaşık yüz yılhk
tesettür tarüşmalanndan günümüze uzanan bir perspektif
sunuyor. Bu bağlamda başörtülü kızlanmızın onurlu direnişini,
Şair Metin Önal Mengüşoğlu mısralara dökerken,
Ahmet Mercan kendine has üslubuyla destanlaşünyor.
Aynca zulmün kırbacını ense köklerinde hisseden kızlarımızın
duygularına ve direniş tecrübelerine de yer veriyoruz
bu sayıda.
Devam eden sayfalarda Mesut Karaşahan, totaliter sistemlerin
“düşman üretme ihtiyacı”ım incelerken, sanki çok
tanıdık diyarlardan söz ediyor. Bu tahammülsüzlük ve hoşgörüsüzlük
ortamında Doç. Dr. İrfan Aycan'ın, müslüman
yönetimlerde “bir arada yaşama" tecrübelerini araştırdığı
yazısı daha bir anlam kazamyor.
Ümran, Haluk Burhan’ın İslamcılığa ilişkin özeleştirel
yazısı, Mustafa Aydm’ın Siyasal İslam’ı, Celaleddin Vatandaş’ın
değişim programlannı ele alan incelemeleri ve
Ahmet Tunbak, Said Çekmegil, Sedat Şenerman ve Mustafa
Özcan’ın aranılan yazılanyla devam ediyor._________
Yeni Ümranlarda buluşmak dileğiyle...

EDİTÖR                                                                  Temmuz 1998, Sayı:47, Sayfa:1

Yirminci yüzyılın başlannda, Osmanlı’nın kurtuluşunu handiyse “Kur’an’ı kapatıp kadını açmak”ta gören Batıcı aydınlara Ahmet Naim şöyle cevap vermişti: “Bu mesele, din-i İslam yeryüzünden kaldırılmadıkça halledilemez!”Öyle görünüyor ki, 2000’lerin eşiğindeki Türkiye’de İslam’ı “birinci tehdit” olarak ilan eden egemen sivil-asker laikçi bürokrasinin kadim “tesettür takıntısı” şimdilerde bir “paranoya”ya dönüşmüş bulunuyor. A’dan Z’ye tüm İslami görünürlüğe adeta savaş açan bir zihniyetin başörtüsüne düşman olmaması elbette beklenemezdi. Ancak hemen belirtelim ki, yaklaşık yüz yıldır Batılılaşma projelerinin beylik maddesini oluşturan “tesettür sorunu”, bugün Batıcı-laikçi zorbalığın “kırılma noktası” haline gelmiştir. Hatta denebilir ki, tepeden inmeci batılılaştırma-modernleştirme projelerinin “Aşil topuğu” başörtü paranoyası olacaktır. Yunan mitoloji kahramanı Aşil’in vurulabileceğien zayıf noktası topuğu idiyse; sistemin zulüm çarklan da gelip başörtüsüne takılmışür. Umran bu sayısında işte bu hassas konuyu kapağına taşıyor. Umran yazarlarından Burhaneddin Can, tarihe göndermeler yaparak örtünmenin fıtri temellerini araştırmaya devam ettiği yazısında yakın tarihteki yasakçı zihniyeti sorguluyor. Cevat Özkaya meseleyi devlet ve hukuk felsefesi açısından iradelerken, Abdullah Yıldız yaklaşık yüz yıllık tesettür tartışmalarından günümüze uzanan bir perspektif sunuyor. Bu bağlamda başörtülü kızlanmızın onurlu direnişini, Şair Metin Önal Mengüşoğlu mısralara dökerken, Ahmet Mercan kendine has üslubuyla destanlaştırıyor. Aynca zulmün kırbacını ense köklerinde hisseden kızlarımızın duygularına ve direniş tecrübelerine de yer veriyoruz bu sayıda. Devam eden sayfalarda Mesut Karaşahan, totaliter sistemlerin “düşman üretme ihtiyacı”ını incelerken, sanki çok tanıdık diyarlardan söz ediyor. Bu tahammülsüzlük ve hoşgörüsüzlük ortamında Doç. Dr. İrfan Aycan'ın, müslüman yönetimlerde “bir arada yaşama" tecrübelerini araştırdığı yazısı daha bir anlam kazanıyor. Umran, Haluk Burhan’ın İslamcılığa ilişkin özeleştirel yazısı, Mustafa Aydın’ın Siyasal İslam’ı, Celaleddin Vatandaş’ın değişim programlannı ele alan incelemeleri ve Ahmet Tunbak, Said Çekmegil, Sedat Şenerman ve Mustafa Özcan’ın aranılan yazılanyla devam ediyor.Yeni Umranlarda buluşmak dileğiyle...


  • Sayı: 364
  • Sayı: 363
  • Sayı: 362
  • Sayı: 361
  • Sayı: 360
  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353