Umran'dan

 

Marmara depreminin yaralarını sarmaya çalışırken Düzce depremi
ile sarsıldık. Felaket ü stüne fe la k e t... Marmara depreminde
bütün kurumlan ve mekanizmaları ile dökülen sistem,
Düzce depreminde kısmen kendini “kurtarmaya” çalıştıysa da
her şey gözler önünde. Milletin çektiği acılara inat, devletin, hükümetin,
bürokrasinin beceriksizliği, umursamazlığı, ekonomik
sıkıntıların faturasını yine millete yüklemeleri... yaralarımıza tuzbiber
ekiyor. Acı üstüne ac ı...
Sistemin en “gözde” ve “güvenilir” kurumlarına güvenini tümüyle
yitiren halk, birbirine kenetleniyor, kendi gücü, imkanı,
azmi ve iradesiyle ayakta kalmaya çalışıyor ve Yüce Yaradan’a
sığınarak olayları Allah'a havale ediyor. Çaresizlik, sıkıntı, ıs tırap
ü s tü s te ...
İşte böyle bir ortamda Ramazan ayına giriyoruz. Manevi
duygularımızın ön plana çıktığı, maddi ihtiras ve tutkularımızın
nisbeten bastırıldığı, şeytanın bağlandığı, şeytani güçlerin gerilediği,
yardımlaşma, kardeşlik ve hayırseverlik gibi erdemlerimizin
güçlendiği rahmet ve bereket ayı Ramazan... Maddi ve manevi
sıkıntılarımızdan kurtulmanın, dünya ve ahiret saadetini yakalamanın
altın anahtarını bize sunan Allah’ın Kitabı’nın nazil olmaya
başladığı ay; Kur’a n ’la özdeşleşen mübarek Ramazan!
İnsanımız böylesine sıkıntılı günlerin ardından Kur’an'ı okumaya,
anlamaya ve yaşamaya ne kadar da muhtaç!
Ümran, bu sayısının büyük bölümünü. Allah’ın Kitabı'nı an layıp
yaşamaya ve toplum hayatımıza egemen kılmaya yönelik
yazılara ayırıyor; Yıldırım Canoğlu, “yeraltından gelen” en
önemli mesajın, “bütün kuvvet ve izzeti Allah’a has kılıp O ’na
teslim olmak ve saçların ağaracağı güne hazırlanmak” olduğunu
anlahyor yazısında. Ümit Ş im şek ise, “Kur’an ’a dönmek”ten
başka çözüm olmadığını vurguladığı yazısında “Kur’a n ’ı anlama
yaşı”nın olabildiğince aşağı çekilmesini öneriyor. Sed a t Şene r -
man, Kur’a n ’ın odak kavramlarından “teslim ve İslam”ı incelerken
Hüseyin K. Ece, “eleddü’l-hısâm” yani ‘basımların en yamanı’nı
etraflıca araştırıyor.
Bir süredir vukufiyetli yazılarına yer verdiğimiz Suriyeli âlim
Cevdet Said, bu sayıda “Kur’anî bir toplumda birr (iyilik) ve
ad a lef’in nasıl egemen kılınacağını tartışıyor. Ömrünü İslam’ın
ve Kur’an ’ın doğru olarak anlaşılması çabalarına hasreden Türkiyeli
Said (Çekmegil) ise, Kur’a n ’ın “düşünmeyi" emreden
ayetlerinden yola çıkarak akletme, fikretme, fıkhetme... gibi kavramları
irdeliyor.
Bu sayımızın e k ’inde yer alan belge de Kur'an üzerine. İdris
Kahraman ve Ali Yücel Yörük’ün gayretleriyle hazırlanan
Kur’an Bibliyografyası’nı sizlerin istifadesine sunuyoruz.
Yeni Ümran’larda buluşmak duasıyla.

 

EDİTÖR                                                  Aralık 1999, Sayı:64, Sayfa:1

Marmara depreminin yaralarını sarmaya çalışırken Düzce depremi ile sarsıldık. Felaket üstüne felaket... Marmara depreminde bütün kurumları ve mekanizmaları ile dökülen sistem, Düzce depreminde kısmen kendini “kurtarmaya” çalıştıysa da her şey gözler önünde. Milletin çektiği acılara inat, devletin, hükümetin, bürokrasinin beceriksizliği, umursamazlığı, ekonomik sıkıntıların faturasını yine millete yüklemeleri... yaralarımıza tuz biber ekiyor. Acı üstüne acı...Sistemin en “gözde” ve “güvenilir” kurumlarına güvenini tümüyle yitiren halk, birbirine kenetleniyor, kendi gücü, imkanı, azmi ve iradesiyle ayakta kalmaya çalışıyor ve Yüce Yaradan’a sığınarak olayları Allah'a havale ediyor. Çaresizlik, sıkıntı, ıstırap üstüste... İşte böyle bir ortamda Ramazan ayına giriyoruz. Manevi duygularımızın ön plana çıktığı, maddi ihtiras ve tutkularımızın nisbeten bastırıldığı, şeytanın bağlandığı, şeytani güçlerin gerilediği, yardımlaşma, kardeşlik ve hayırseverlik gibi erdemlerimizin güçlendiği rahmet ve bereket ayı Ramazan... Maddi ve manevi sıkıntılarımızdan kurtulmanın, dünya ve ahiret saadetini yakalamanın altın anahtarını bize sunan Allah’ın Kitabı’nın nazil olmaya başladığı ay; Kur’an’la özdeşleşen mübarek Ramazan! İnsanımız böylesine sıkıntılı günlerin ardından Kur’an'ı okumaya, anlamaya ve yaşamaya ne kadar da muhtaç! Umran, bu sayısının büyük bölümünü. Allah’ın Kitabı'nı anlayıp yaşamaya ve toplum hayatımıza egemen kılmaya yönelik yazılara ayırıyor; Yıldırım Canoğlu, “yeraltından gelen” en önemli mesajın, “bütün kuvvet ve izzeti Allah’a has kılıp O’na teslim olmak ve saçların ağaracağı güne hazırlanmak” olduğunu anlalıyor yazısında. Ümit Şimşek ise, “Kur’an’a dönmek”ten başka çözüm olmadığını vurguladığı yazısında “Kur’an’ı anlamayaşı”nın olabildiğince aşağı çekilmesini öneriyor. Sedat Şenerman, Kur’an’ın odak kavramlarından “teslim ve İslam”ı incelerken Hüseyin K. Ece, “eleddü’l-hısâm” yani ‘basımların en yamanı’nı etraflıca araştırıyor. Bir süredir vukufiyetli yazılarına yer verdiğimiz Suriyeli âlim Cevdet Said, bu sayıda “Kur’anî bir toplumda bir(iyilik) ve adalet’in nasıl egemen kılınacağını tartışıyor. Ömrünü İslam’ın ve Kur’an ’ın doğru olarak anlaşılması çabalarına hasreden Türkiyeli Said (Çekmegil) ise, Kur’an’ın “düşünmeyi" emreden ayetlerinden yola çıkarak akletme, fikretme, fıkhetme... gibi kavramları irdeliyor. Bu sayımızın ek’inde yer alan belge de Kur'an üzerine. İdris Kahraman ve Ali Yücel Yörük’ün gayretleriyle hazırlanan Kur’an Bibliyografyası’nı sizlerin istifadesine sunuyoruz. Yeni Umran’larda buluşmak duasıyla.

 


  • Sayı: 364
  • Sayı: 363
  • Sayı: 362
  • Sayı: 361
  • Sayı: 360
  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353