İktidarla Yaşamak Siyasal Toplumsallık, Dış Politika Ve Beklentiler

 

Kasım 2002’de yapılan genel seçimlerden bu yana Türkiye’nin son on yılının iktidar başta olmak
üzere pek çok alanına damgasını vuran AK Parti üç dönemdir ülkeyi yönetiyor. Partinin geçtiğimiz
aylarda yapılan olağan kongresi de büyük ilgi ve heyecanla tamamlandı. Bilindiği üzere bunun
bazı sebepleri vardı. Bizzat partinin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere üç dönem
siyaset yapan AK Partililerin parti içindeki yerlerinin sonlarına yaklaşmış olmaları, ülkede yüzde
50 civarındaki bir kitlenin umutlarını hâlâ bu partiye bağlamış olmaları ve dolayısıyla bu umuda karşılık
verecek biçimde partinin yeni isim, grup ve kesimlerle takviye edilmesi büyük önem taşıyordu.
Cumhuriyet Bayramı kutlamaları özelinde yaşanan tartışmalar ise uzun zamandır sürdürülen
bambaşka tartışmaları gündeme getirdi. Şüphesiz AK Parti on yılda 15 milyon genç yaratmadı her
yaştan, ülkeyi demir ağlarla da örmedi ama hemen her kesime hitab eden hizmetler sunmaya çalıştı.
Siyasal baskı ile örülmüş ülkeyi bu ağlardan çözmek için uğraştı. Fakat sistemin olmazsa olmazı
kabul edilen bazı uygulamaların, ritüellerin bizzat bu partiye destek veren farklı çevrelerce özellikle
de muhafazakârlarca savunulması siyasal toplumsallığın değişim yönünü kavramak/görmek
bakımından oldukça önemli. İktidara yakın gazetelerde Cumhuriyet Bayramı özelinde çıkan yazı ve
yorumların Kurban Bayramı ve onun çağrıştırdığı ibadet, hac, bayramlaşma, hayır vb. konulardan
daha fazla olması bunun ufak bir göstergesi olarak okunabilir. Bu yüzden iktidarın onuncu yılını,
10. Yıl Marşı mantığı ile düşünmek siyasal alanda olup bitenleri anlamak bakımından oldukça
ilginç bir metafor olabilir. AK Parti hakkında yapılacak değerlendirmelerde kullanılacak dil ne kadar
önemli ise, muhatapların yazılıp söylenenlerle ilgili tutum, tavır ve davranışları da o kadar önemlidir.
Müslüman camianın belli bir kesimi, bu noktada farklı düşünmekte, yapılan hataları görmemeye,
söylememeye ve hatta içselleştirmeye eğilimli davranmaktadır.
“AK Parti ile on yıl” deyince, karmaşık ve çok boyutlu tartışma alanlarının önümüze açıldığını
söyleyebiliriz. Hiç şüphesiz konuyu bütün boyutları ile ele alıp tartışmak bir dergi şartları açısından
imkansızdır. Bu yüzden AK Parti dönemi denildiğinde akla gelebilecek anahtar kelimeleri ortaya
koymakta fayda vardır. 28 Şubat süreci, darbeler, dindarlık, muhafazakârlık, Avrupa Birliği, İslâm ve
İslâmcılık, reformlar, Anayasa değişikliği, PKK sorunu, etnik problemler, Kürt kimliği, dış ilişkiler,
değişim, bunların içinde sadece birkaçı olarak sayılabilir. Kasım sayımızda bu hayati ve turnusol
özellikli meseleleri kısmen ele alarak iktidar tecrübesini değerlendirmeye ve birtakım değişimlere,
yönelimlere dikkat çekmeye, bir bakıma “iktidarla yaşama”nın kritiğini yapmaya çalıştık.
AK Parti tecrübesinin Türk siyasal hayatında meydana getirdiği değişimler kadar İslâmcılık
açısından bu tecrübenin değerinin ne olduğu konusu da ilerleyen dönemlerde daha somut olarak
tartışılacaktır. AK Parti’nin, içerisinden çıktığı Milli Görüş geleneğiyle hangi noktalarda farklılaştığı,
hangi noktalarda bu geleneği sürdürdüğü meselesi, 1969 sonrasında Milli Görüş partilerinde görülen
söylemsel kırılmalar üzerinden daha doğru olarak okunabilecektir. Tunus, Mısır, Libya’da yaşanan
siyasal iktidar değişiklikleri ile belirginleşen Ortadoğu halklarının uyanışının AK Parti tecrübesi ile
kurdukları ‘bağ’ı daha somut olarak görmeyi mümkün kılan son AK Parti olağan kongresi de göz
önünde bulundurulduğunda, yaşanan değişimler uzun vadede İslâmcılığın ‘istikameti’ konusunda
bazı ipuçları sunmaktadır.
Sonuç olarak denebilir ki AK Parti on yıldır bir telafi politikası izlemiş ve bunda kısmen başarı
da göstermiştir. Toplum da bunu seçimlerde verdiği destekle ödüllendire gelmiştir. AK Parti, ‘ustalık
dönemi’ diye adlandırıldığı bu dönemde asıl icraat aşamasına gelmiştir. Toplum hiçbir siyasi oluşuma
mecbur değildir, ne var ki AK Parti’den siyasi, ekonomik, toplumsal düzenlemeler konusundaki
ümitleri hâlâ devam etmektedir.
Yeni sayımızda buluşmak temennisiyle…
Umran

     Editör                                                            Kasım 2012, Sayı: 219, Sayfa: 1

     Kasım 2002’de yapılan genel seçimlerden bu yana Türkiye’nin son on yılının iktidar başta olmak üzere pek çok alanına damgasını vuran AK Parti üç dönemdir ülkeyi yönetiyor. Partinin geçtiğimiz aylarda yapılan olağan kongresi de büyük ilgi ve heyecanla tamamlandı. Bilindiği üzere bunun bazı sebepleri vardı. Bizzat partinin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere üç dönem siyaset yapan AK Partililerin parti içindeki yerlerinin sonlarına yaklaşmış olmaları, ülkede yüzde 50 civarındaki bir kitlenin umutlarını hâlâ bu partiye bağlamış olmaları ve dolayısıyla bu umuda karşılık verecek biçimde partinin yeni isim, grup ve kesimlerle takviye edilmesi büyük önem taşıyordu.

     Cumhuriyet Bayramı kutlamaları özelinde yaşanan tartışmalar ise uzun zamandır sürdürülen bambaşka tartışmaları gündeme getirdi. Şüphesiz AK Parti on yılda 15 milyon genç yaratmadı her yaştan, ülkeyi demir ağlarla da örmedi ama hemen her kesime hitab eden hizmetler sunmaya çalıştı. Siyasal baskı ile örülmüş ülkeyi bu ağlardan çözmek için uğraştı. Fakat sistemin olmazsa olmazı kabul edilen bazı uygulamaların, ritüellerin bizzat bu partiye destek veren farklı çevrelerce özelliklede muhafazakârlarca savunulması siyasal toplumsallığın değişim yönünü kavramak/görmek bakımından oldukça önemli. İktidara yakın gazetelerde Cumhuriyet Bayramı özelinde çıkan yazı ve yorumların Kurban Bayramı ve onun çağrıştırdığı ibadet, hac, bayramlaşma, hayır vb. konulardan daha fazla olması bunun ufak bir göstergesi olarak okunabilir. Bu yüzden iktidarın onuncu yılını, 10. Yıl Marşı mantığı ile düşünmek siyasal alanda olup bitenleri anlamak bakımından oldukça ilginç bir metafor olabilir. AK Parti hakkında yapılacak değerlendirmelerde kullanılacak dil ne kadar önemli ise, muhatapların yazılıp söylenenlerle ilgili tutum, tavır ve davranışları da o kadar önemlidir. Müslüman camianın belli bir kesimi, bu noktada farklı düşünmekte, yapılan hataları görmemeye, söylememeye ve hatta içselleştirmeye eğilimli davranmaktadır.

     “AK Parti ile on yıl” deyince, karmaşık ve çok boyutlu tartışma alanlarının önümüze açıldığını söyleyebiliriz. Hiç şüphesiz konuyu bütün boyutları ile ele alıp tartışmak bir dergi şartları açısından imkansızdır. Bu yüzden AK Parti dönemi denildiğinde akla gelebilecek anahtar kelimeleri ortaya koymakta fayda vardır. 28 Şubat süreci, darbeler, dindarlık, muhafazakârlık, Avrupa Birliği, İslâm ve İslâmcılık, reformlar, Anayasa değişikliği, PKK sorunu, etnik problemler, Kürt kimliği, dış ilişkiler, değişim, bunların içinde sadece birkaçı olarak sayılabilir. Kasım sayımızda bu hayati ve turnusol özellikli meseleleri kısmen ele alarak iktidar tecrübesini değerlendirmeye ve birtakım değişimlere, yönelimlere dikkat çekmeye, bir bakıma “iktidarla yaşama” nın kritiğini yapmaya çalıştık.

     AK Parti tecrübesinin Türk siyasal hayatında meydana getirdiği değişimler kadar İslâmcılık açısından bu tecrübenin değerinin ne olduğu konusu da ilerleyen dönemlerde daha somut olarak tartışılacaktır. AK Parti’nin, içerisinden çıktığı Milli Görüş geleneğiyle hangi noktalarda farklılaştığı, hangi noktalarda bu geleneği sürdürdüğü meselesi, 1969 sonrasında Milli Görüş partilerinde görülen söylemsel kırılmalar üzerinden daha doğru olarak okunabilecektir. Tunus, Mısır, Libya’da yaşanan siyasal iktidar değişiklikleri ile belirginleşen Ortadoğu halklarının uyanışının AK Parti tecrübesi ile kurdukları ‘bağ’ı daha somut olarak görmeyi mümkün kılan son AK Parti olağan kongresi de gözönünde bulundurulduğunda, yaşanan değişimler uzun vadede İslâmcılığın ‘istikameti’ konusunda bazı ipuçları sunmaktadır.

     Sonuç olarak denebilir ki AK Parti on yıldır bir telafi politikası izlemiş ve bunda kısmen başarıda göstermiştir. Toplum da bunu seçimlerde verdiği destekle ödüllendire gelmiştir. AK Parti, ‘ustalık dönemi’ diye adlandırıldığı bu dönemde asıl icraat aşamasına gelmiştir. Toplum hiçbir siyasi oluşuma mecbur değildir, ne var ki AK Parti’den siyasi, ekonomik, toplumsal düzenlemeler konusundaki ümitleri hâlâ devam etmektedir.

    Yeni sayımızda buluşmak temennisiyle…

                                                                                                              Umran

 


  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353
  • Sayı: 352
  • Sayı: 351
  • Sayı: 350
  • Sayı: 349
  • Sayı: 348