Batı’nm Düşünsel Bunalımı

 

11 Eylül ve sonrasındaki gelişmeler, tüm dünyada eşzamanlı olarak yaşHMiyoF
v<ı‘ KüFe^U«şiHcyi, cüm imaııiık. hu oiaylacla h iililete
ilk kez yaşamaya başladı. Bugüne dek, sîinal veya hayalî olarak konuştuğumuz
ve yaşadığımız sorunlarla bundan böyle fiilen yüzleşeceğiz: Sanal
ve hayalî olarak konuşulan bir dünyadan fiilen herkesin yct^ajîiaya
Sahibi
Umraıı Yayıncılık
Turizm San. ve Tie. Ltd. Şti. Adına
Abdullah Yıldız
Yayın Danışmanı
Yusuf Kaplan
Yazı İşleri Müdürü
Veli Kalıraman
Yayın Kurulu
Uğur Altun, Yusuf Kaplan,
Cevat Özkaya, Abdullah Yıldız
Bu Sayıya Katkıda Bulunanlar
r Adem Adıgiizel, Mürsel A ğaç, Abdurrahman A rslan,
A bdurrahman Babacan, M ehm et Babacan, A li Bulaç,
Dilaver Demirağ, T eom an Duralı, İhsan K abil, A rife
G ökkaya, Fikret Karakaya, Atasoy Müftiiüğlu, M ehm et
Özay, Mustafa Ö zcan, Y etkin Ö zcan, Zafer Özdemir, Rasim
Özdenören, Mustafa Özel, Deniz Sertkanat, A h n ıet
& ıy caıı, Öm er M . Y aman, A li U r a l, Hasanali Yıldırım
İdare Merkezi
Kıztaşı Cad. No: 56/1 Fatih-İstanbul
Tel: (0212) 533 72 02-631 13 85
Fax: 534 88 88
www.umran.org
umran@umran.org
Temsilcilikler
Ankara: (0312) 435 94 48 İzmit: (0542)
250 75 77 Trabzon: (0462) 321 95 44
Abone Şartları
Yıllık (12 sayı): 30.000.000 TL.
Yurtdışı Yıllık: 60 Euro - 50 $
Ümran Yayıncılık
Turizm San. ve Tie. Ltd. Şti. Posta Ceki
No: 1605252 ‘
Haşan Ak
Türkiye İş Bankası Fatih Şb. Hesap
No: 1020 138 6804
Avrupa İçin Hesap No
Sedat Yıldız
Commerz Bank BLZ: 10040000
Konto No; 8082596
Fiyatı: 2.500.000 TL.
Dizgi, İçdüzen: Ümran
Kapak Tasarım; Sezer Erdoğan
Uygulama: Ümran
Film Çıkış: Saydam Grafik
Baskı: Yıldızlar Matbaacılık A.Ş.
Ayda bir yayımlanır.
başladığı "gerçek" bir dünyaya geçmiş oluyoruz.
Burada tam da postmodern 1 iğe özgü küresel/leşen bir paradoksa dikkat
çekmek gerekiyor: Küresel sorunlarla fiilen yüzleşiyoruz; uma A BD’nin,
hegemonyasını sürdürebilmek için başvurduğu ayartıcı, gerçekleri buharlaştıran
sanallık ve kurmaca’nın hakimiyeti ortadan kalkmış olmuyor
tabii ki. Ne ki, küresel postmodern söylemlerle sanal biçimlerde de
olsa, yüzleşiyor olmak, bir imkan olarak görülmeli.
İşte bu imkan, bizzat Batılı düşünürler tarafından da açıkça ifşa ve ilan
edilen Batı kültürünün ve düşüncesinin bunalımını görebilmemizi kolaylaştırıyor:
Batı düşüncesi, antik Yunan ve Latin kültürüyle gerdeğe
girdiği andan itibaren, insanı herşeyin merkezine yerleştirdi. Sonuçta
Rönesans, Reformasyon ve Aydınlanma Çağlarıyla birlikte insan, Tanrı’nm
yerine geçti; T an rı’yı, doğa’yı ve insanı kontrol altına aldı. Bu
durum, B a tı’da kültür, sanat ve düşıuıcede yaratıcı bir birikim ortaya
konma.sını kolaylaştırdı; ama aynı zamanda bugün insanın, gezegenimizin
ve doğanın geleceğini bile tehlikeye sokacak -Adorno, Schumpeter
ve Marx’in deyişiyle- "yıkıcı bir pratik" üretti.
Batılı büyük düşünürlerce “Batı düşüncesinin bunalımı’’ olarak adlandırılan
ve "Kuşku Çağı” olarak tanımlanan bu durum, 5on 130-140 yıldan
bu yana tartışılıyor ve aşılmaya çalışılıyor.
Ancak gelinen nokta şu: B a tı’da yaşanan bu düşünsel bunalım, modem
paradigmanın çökmesiyle sonuçlandı. Postmodern .söylem. Batı düşüncesinin
ve kültürünün kendisini yenileme çabası değil. Batı düşüncesinin
bunalımını anlama ve anlamlandırma çabası. Weber’den Habermas’a,
Lyotard’dan Baudrillard’a, Husserl, Nietzsche ve Heidegger’den
Gadamer’e ve Foucault’ya kadar bütün klasik ve çağdaş düşünürler, Batı’da
köklü bir “anlam krizi” ve “özgürlük kaybı" sorunu yaşandığına;
“toplumsal”ın ve "insan’ın yok oluşu”na dikkat çekiyorlar. Baudrillard,
“Batı kültürü aslî dinamiklerini yitirdi; askerî, ekonomik ve siya.sî enstrümanlar
yoluyla hegemonyasını sürdürmeye çalışıyor” derken;. Foucault,
“eğer dünyada güçlü bir alternatif çıkacaksa artık bu, B a tı’dan ç ık mayacak”
diyerek.bunalımın boyutlarına dikkat çekiyor.
UîTiı-an’ın bu sayısında B a tı’da yaşanan bu düşünsel bunalımı, öncelikle
Batılı düşünür ve yazarların kaleminden çeşitli yönleriyle ve boyutlarıyla
ortaya koyuyor ve hem yerli hem de yabancı yazarlarla tartışıyoruz.
B atı’da bir buçuk asırdır köklü bir bunalım yaşanıyor; ama Türkiye’de
hayalî bir Batı efsanesi üretiliyor. Bu ayki açıkoturumumuzda bu efsanenin
doğuşunu, nedenlerini ve sonuçlarını ülkemizin seçkin teorisyen
ve düşünürleriyle masaya yatırdık. Teoman Duralı, Abdurrahman Arslan,
Ali Bulaç ve Mustafa Özel’in katıldığı açıkoturumumuzun ilk bölümünü
zevkle ve yararlanarak okuyacağınızı düşünüyoruz.
Gündem sayfalarımızda bu ay Ortadoğu sorununu, Medeni Kanun’daki
son değişiklikleri ve başörtüsü sorununu tartışan metinler yer alıyor.
Kültür-Sanat sayfalarımızda artık klasikleşen şiir, film, kitap okumaları
metinlerimiz sürüyor. Burada Hasanali Yıldırım’ın MEB’nın divan
edebiyatını “yasaklayan" kararını tartışan nefis makalesine dikkatlerinizi
çekmek isteriz.
Ufuk ve zihin açıcı yeni Umran’larda buluşmak dileğiyle.

 

EDİTÖR                                                    Ocak 2001, Sayı:89, Sayfa:1

11 Eylül ve sonrasındaki gelişmeler, tüm dünyada eşzamanlı olarak yaşanıyor ve tartışılıyor. Küreselleşyi tüm insalık bu olaylarla birlikte ilk kez yaşamaya başladı. Bugüne dek, sanal veya hayalî olarak konuştuğumuz ve yaşadığımız sorunlarla bundan böyle fiilen yüzleşeceğiz: Sanal ve hayalî olarak konuşulan bir dünyadan fiilen herkesin yaşamaya başladığı "gerçek" bir dünyaya geçmiş oluyoruz. Burada tam da postmodernliğe özgü küresel/leşen bir paradoksa dikkat çekmek gerekiyor: Küresel sorunlarla fiilen yüzleşiyoruz; ama ABD’nin, hegemonyasını sürdürebilmek için başvurduğu ayartıcı, gerçekleri buharlaştıran sanallık ve kurmaca’nın hakimiyeti ortadan kalkmış olmuyor tabii ki. Ne ki, küresel postmodern söylemlerle sanal biçimlerde de olsa, yüzleşiyor olmak, bir imkan olarak görülmeli. İşte bu imkan, bizzat Batılı düşünürler tarafından da açıkça ifşa ve ilan edilen Batı kültürünün ve düşüncesinin bunalımını görebilmemizi kolaylaştırıyor: Batı düşüncesi, antik Yunan ve Latin kültürüyle gerdeğe girdiği andan itibaren, insanı herşeyin merkezine yerleştirdi. Sonuçta Rönesans, Reformasyon ve Aydınlanma Çağlarıyla birlikte insan, Tanrı’nın yerine geçti; Tanrı’yı, doğa’yı ve insanı kontrol altına aldı. Bu durum, Batı’da kültür, sanat ve düşüncede yaratıcı bir birikim ortaya konmasını kolaylaştırdı; ama aynı zamanda bugün insanın, gezegenimizin ve doğanın geleceğini bile tehlikeye sokacak -Adorno, Schumpeter ve Marx’in deyişiyle- "yıkıcı bir pratik" üretti. Batılı büyük düşünürlerce “Batı düşüncesinin bunalımı’’ olarak adlandırılan ve "Kuşku Çağı” olarak tanımlanan bu durum, son 130-140 yıldan bu yana tartışılıyor ve aşılmaya çalışılıyor. Ancak gelinen nokta şu: Batı’da yaşanan bu düşünsel bunalım, modern paradigmanın çökmesiyle sonuçlandı. Postmodern söylem, Batı düşüncesinin ve kültürünün kendisini yenileme çabası değil. Batı düşüncesinin bunalımını anlama ve anlamlandırma çabası. Weber’den Habermas’a, Lyotard’dan Baudrillard’a, Husserl, Nietzsche ve Heidegger’den Gadamer’e ve Foucault’ya kadar bütün klasik ve çağdaş düşünürler, Batı’da köklü bir “anlam krizi” ve “özgürlük kaybı" sorunu yaşandığına; “toplumsal”ın ve "insan’ın yok oluşu”na dikkat çekiyorlar. Baudrillard, “Batı kültürü aslî dinamiklerini yitirdi; askerî, ekonomik ve siyasî enstrümanlar yoluyla hegemonyasını sürdürmeye çalışıyor” derken;. Foucault, “eğer dünyada güçlü bir alternatif çıkacaksa artık bu, Batı’dan çıkmayacak” diyerek bunalımın boyutlarına dikkat çekiyor. Umran’ın bu sayısında Batı’da yaşanan bu düşünsel bunalımı, öncelikle Batılı düşünür ve yazarların kaleminden çeşitli yönleriyle ve boyutlarıyla ortaya koyuyor ve hem yerli hem de yabancı yazarlarla tartışıyoruz. Batı’da bir buçuk asırdır köklü bir bunalım yaşanıyor; ama Türkiye’de hayalî bir Batı efsanesi üretiliyor. Bu ayki açıkoturumumuzda bu efsanenin doğuşunu, nedenlerini ve sonuçlarını ülkemizin seçkin teorisyen ve düşünürleriyle masaya yatırdık. Teoman Duralı, Abdurrahman Arslan, Ali Bulaç ve Mustafa Özel’in katıldığı açıkoturumumuzun ilk bölümünü zevkle ve yararlanarak okuyacağınızı düşünüyoruz. Gündem sayfalarımızda bu ay Ortadoğu sorununu, Medeni Kanun’daki son değişiklikleri ve başörtüsü sorununu tartışan metinler yer alıyor. Kültür-Sanat sayfalarımızda artık klasikleşen şiir, film, kitap okumaları metinlerimiz sürüyor. Burada Hasanali Yıldırım’ın MEB’nın divan edebiyatını “yasaklayan" kararını tartışan nefis makalesine dikkatlerinizi çekmek isteriz. Ufuk ve zihin açıcı yeni Umran’larda buluşmak dileğiyle.

 


  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353
  • Sayı: 352
  • Sayı: 351
  • Sayı: 350
  • Sayı: 349
  • Sayı: 348