Editör Eylül 2010, Sayı: 193, Sayfa: 1
1980’lerin sonunda Cumhuriyet gazetesinde Tan Oral’ın enfes bir karikatürü yer almıştı. Birisi, kaşlarını fena halde çatmış, vatandaşa kükrüyor: “Ne? 12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsun bakiim!” Vatandaş sakin sakin cevap veriyor: “Hayır! 12 Eylül sonrasına geçmek istiyorum artık.” 12 Eylül rejiminin sertliğini, oluşturduğu yapıyı, darbeyi mümkün kılan ortamın zihniyetini anlatan önemli bir karikatürdü. Diğer yandan Türkiye’de birçok konuda ülkenin ikiye ayrılmasının nedenini, daha doğrusu düzenin nasıl işletildiğini ortaya koyuyordu. Sistematik işlerliği sağlayan tek mekanizma korku. O nedenle toplum sürekli korkutuluyor...
Aradan tam 30 yıl geçti. Yine bir 12 Eylül’de gerçekleşecek olan referandum, akıl dışılığı ve hukuksuzluğu bu ülkeye egemen kılan askerî vesayetin sonunu ilan etmese de, bu vesileyle 12 Eylül sembolizmi altında vesayetçi sistemle kısmi bir hesaplaşma yaşanacak.
Bunun böyle olduğunu teamülün tekâmül ettiği Yüksek Askeri Şura (YAŞ) tartışmalarında görüldü. Muhalefet YAŞ konusunda teamüllerin dışına çıkan, işe yarayacak şeyler söyleyemedi. CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Başbakan’a, “YAŞ’a dokunma!” dedi. “Kurumların teamüllerle yaşadığını ve bu teamüllere siyasetin müdahale etmemesi gerektiğini”de eklemişti. Başbakan, taviz verme baskısı altındayken özellikle anayasal özgürlükler ve hukukun üstünlüğüne sıkıca sarılmak suretiyle, bir anlamda 2002’den bu yana şerh koyduğu YAŞ kararlarında bir adım daha atarak sürecin normalleşmesine dönük beklentiler bağlamında YAŞ’ın siviller aleyhinde işleyen teamülünü ters yüz etmiş ve bu tavrıyla birilke daha imza atmıştır. Sadece birkaç yıldır güç ilişkisi ve dengesi üzerinden atılan taktiksel siyasi adımların ne sonuçlar verdiğini gösterir YAŞ kararları.
Üst düzey askerlerin atamalarında sivil hükümetlerin söz hakkının ne kadar tabii bir durum olduğunu hukukun üstünlüğünden hareketle çok kişi yazdı, söyledi. Bu açıdan, bu yıl yapılan YAŞ toplantısı referandum paketinin anlamını derinleştirdi. Generallerin hükümet karşısında gösterdiği direnç, paketin ne kadar lüzumlu olduğuna ve ‘evet’ oyunun ne büyük önem arz ettiğine dair somut bir fikir verdi.
Anayasa değişikliği için referanduma hızla yaklaşıyoruz. Tarihî oylama öncesinde, bilhassa ‘hayır’ cephesi içeriğin tartışılmasından ısrarla kaçınıyor. Dolayısıyla referandum paketine muhalefet eden herkes zor durumda. Siyasî olarak çok ağır bir yükü taşımak ve bin dereden su getirmek görevini üstlenmiş vaziyetteler. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sırf pakete muhalefet olsun diye paketin kapsamı dışındaki sorunları adeta sığ genel seçim üslubuyla gündem yapıyor. Bu noktada muhalefet bir türlü Soğuk Savaş döneminin kalıplarına dökülmüş ağır cümlelerle konuşmaktan kurtulamıyor; bugün için yeni alternatif politikalar ve yeni bir söylem üretmeyi başaramıyor.
Türkiye referandumla önemli bir dönemeci geçmiş olacak, ama yapacak daha çok iş var. Asker-siyaset ilişkisi başta olmak üzere vesayetçi kurumların tümünün tasfiye edilerek hukuk devletine uygun biçimde normalleşmiş bir Türkiye’nin ortaya çıkabilmesi ve diğer sorunların çözülmesi için atılacak daha çok adım var. Bu ise irade ve kararlılık gerektiren zor bir iş. Gerçekten zor. Ama başarmak imkânsız değil.
Ramazan Bayramımız mübarek olsun, yeni sayımızda buluşmak temennimizle.
Umran