EDİTÖR Kasım 2014, Sayı:243, Sayfa:1
“Kürt sorunu” ve “PKK’nın Kürtler üzerindeki silahlı tahakkümü” sorununu birbirinden ayırma konusunda atılması gereken önemli adımlar olduğunu bir defa daha gösterdi. Kürt siyasi hareketinin, Kobané bahanesiyle Türkiye’yi cehennemin eşiğine getiren sokağa dökülme çağrısını yapmış olması tam bir “akıl tutulması”ydı. Olayların vandalizme doğru gittiği görüldüğünde sokağa hâkim olamamalarının yanı sıra karar almadaki tereddüt ve yetersizlik, Kürt siyasi hareketinin çoklu derin akılların güdümünde olmaktan kurtulamadığını bir kez daha gösterdi ne yazık ki! “Serhıldan” adı verilen başkaldırının bir “Serşikandın/Baş kırma” ve bir “Serjékırın/Baş koparma” seviyesinden yukarı çıkamadığı, siyasal hareketin asil ve onurlu bir talep duruşu kazanmadığı bir kez daha ortaya çıktı. Üstelik bu süreçte olayların otuz altıncı gününde ölenlerin sayısının Kobané’de ölenlerden fazla olması şu sorunun sorulmasını zaruri kılmaktadır: “Kobani Tu Niha Çawani?” (Ya şimdi nasılsın Kobani?) Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı kadife darbe eksenli küresel operasyon, kadife darbeninilk yedi aşamasında istediği sonucu alamamıştır. Şimdi 2015 seçimlerine doğru giderken yeni taktikler geliştirilmektedir. Suriye üzerinden başlatılan kadife darbe süreci, gelinen aşamada, gene Suriye üzerinden devam ettirilmeye/edilmeye çalışılmaktadır. 6-7 Ekim 2014’de, KCK’nınve HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın ve diğer HDP yöneticilerinin “Kürtleri!”, “solcuları” ve “tüm siyasi iktidar karşıtları”nı sokağa, eyleme çağırması ile yürürlüğe sokulmuştur. Türkiye’nin değişik bölgelerinde pek çok vilayette, son derece vahşi, kanlı eylemler gerçekleşmiş, 40 civarında insanımız ölmüş, yüzlerce insan yaralanmış ve iş yerleri, sokaklar yangın yerine çevrilmiş, kamu kurumları tahrip edilmiş, yüzlerce araç yakılmış, yağmalama hadiseleri gerçekleşmiştir. Kürt siyasî hareketinin bundan sonra Türkiye’yle işbirliği içerisinde soğukkanlı ve çok akıllı davranmaktan başka çaresi kalmamıştır. Sorumluların çözüm sürecini hoşgörü ve demokrasi düzleminde bir Türkiye kazanmak için hızlandırmaları elzem hale gelmiştir. Türkiye’deki tüm sorumluların akil davranması, artık bir zarurettir. Elbette sorun sadece Türkiye içi ile alakalı değil. Bölgesel boyutu günden güne daha önemli hâle gelmeye başladı. Kabul edilmelidir ki Türkiye, başkalarının oyun kuruculuğunda birkaç dakikalığına oyuna girmeyi bekleyen yedek oyuncu olmak yerine, kendi kurduğu oyunun kaptanı olarak sahaya çıkmak istiyor. Bölgeyi problemleriyle beraber etraflıca bilenler, Türkiye’nin bu tutumunun bir onur-gurur tutumu olmadığını, çözümü gerçekten kendi tezinde gördüğünü ve buna güveninin tam olduğunu bilirler. Türkiye, bölgedeki sorunları kaynaklarıyla beraber kurutma formülünde arıyor çözümü. Uçuşa yasak hava sahası ve güvenli bölge isteğinde ısrarı bundan. Bunlarla yetinmeyip Esed rejimine son verme ısrarı da bundan. Son olarak, şu ilkeyi daima hatırda tutmak gerekiyor: “innallâhe me’assâbirîn” (Mü’minin işiteenni iledir.) Yeni sayımızda buluşmak üzere.