Umran'dan

 

Türkiye başından beri hep aynı kısır döngüyü yaşıyor; Halkın
inanç ve geleneklerine taban tabana zıt bir resmi ideolojiyi topluma
dayatarak onu tepeden aşağıya dizayn etmeye çalışan seçkinci
elitler, 30 yıl süren Tek Parti iktidarının ardmdan 1950’de halktan
tarihi bir tokat yediler. Halkın aydın despotizmine ve onların
toplum mühendisliği heveslerine karşı gösterdiği tepkiden ders
almayan elitler, halkın oylarıyla iktidara gelen DP’yi 27 Mayıs
1960’ta silah zoruyla iş başından uzaklaştırarak isLipdatlarını
sürdürmeye çalıştılar. 1965’te aynı partinin devamı olan AP’nin
yine aynı taban tarafından tek başına iktidara taşındığını görmelerine
rağmen despotizm heveslerinden vazgeçmediler. 12 Mart ve
12 Eylül İhtilallerini müteakip cuntacıların partisine (Sunalp Paşanın
MDP’sine) değil, Özal’ın ANAP'ma oy vererek dayatmacı
toplum mühendislerini bir kez daha hezimete uğratan halk, ahlâkın
dibe vurduğu 90’lı yılların sosyal ve siyasal ortamında RP’ye
yönelerek Aralık 1995 seçimlerinde bu partiyi birinci sıraya oturttu.
96'ta kurulan Refahyol hükümetini sona erdiren sermaye destekli
28 Şubat darbecileri, öyle anlaşılıyor ki 18 Nisan seçimlerinin
istedikleri gibi sonuçlanması (28 Şubat’çı partilerin ipi önde
göğüslemesi) için, şu günlerde devletin gücü başta olmak üzere
tüm imkanlarını seferber etmişe benziyorlar. Ancak tarihsel tecrübe,
19 Nisan sabahı ortaya çıkacak manzaranın hiç de onların
arzuladığı gibi şekillenmeyeceğini gösteriyor.
Görünen o ki, seçkinci elit halkı istediği kalıba sokma sevdasından
vazgeçip onun seçimlerle şekillenen iradesine tabi olmaya
razı oluncaya kadar bu kısır döngü sürüp gidecek ve olan bu ülkeye
olacak. Umarız 18 Nisan seçimleri bu makûs talihi tersine
çeviren yeni bir sürecin başlangıcı olur.
Bu sayıda, bir yandan, demokratik görünümlü sistemin totaliter
ve despotik yapısını tahlil eden incelemelerle, öbür yandan
da 18 Nisan seçimlerinin, bugünün siyasal konjonktüründe ifade
ettiği anlamı yorumlayan ^^azılarla siyasal sistemi ve seçimleri
gündeme taşıyoruz.
Diğer sayfalanmız tanıdık imzalar, yazılar ve bölümlerle devam
ediyor.
Daha gi'ızel Umran’larda buluşmak duasıyla...

 

EDİTÖR                                                           Mart 1999, Sayı:55, Sayfa:1

Türkiye başından beri hep aynı kısır döngüyü yaşıyor; Halkın inanç ve geleneklerine taban tabana zıt bir resmi ideolojiyi topluma dayatarak onu tepeden aşağıya dizayn etmeye çalışan seçkinci elitler, 30 yıl süren Tek Parti iktidarının ardından 1950’de halktan tarihi bir tokat yediler. Halkın aydın despotizmine ve onların toplum mühendisliği heveslerine karşı gösterdiği tepkiden ders almayan elitler, halkın oylarıyla iktidara gelen DP’yi 27 Mayıs1960’ta silah zoruyla iş başından uzaklaştırarak istipdatlarını sürdürmeye çalıştılar. 1965’te aynı partinin devamı olan AP’nin yine aynı taban tarafından tek başına iktidara taşındığını görmelerine rağmen despotizm heveslerinden vazgeçmediler. 12 Mart ve 12 Eylül İhtilallerini müteakip cuntacıların partisine (Sunalp Paşanın MDP’sine) değil, Özal’ın ANAP'ına oy vererek dayatmacı toplum mühendislerini bir kez daha hezimete uğratan halk, ahlâkın dibe vurduğu 90’lı yılların sosyal ve siyasal ortamında RP’ye yönelerek Aralık 1995 seçimlerinde bu partiyi birinci sıraya oturttu. 96'ta kurulan Refahyol hükümetini sona erdiren sermaye destekli 28 Şubat darbecileri, öyle anlaşılıyor ki 18 Nisan seçimlerinin istedikleri gibi sonuçlanması (28 Şubat’çı partilerin ipi önde göğüslemesi) için, şu günlerde devletin gücü başta olmak üzere tüm imkanlarını seferber etmişe benziyorlar. Ancak tarihsel tecrübe, 19 Nisan sabahı ortaya çıkacak manzaranın hiç de onların arzuladığı gibi şekillenmeyeceğini gösteriyor. Görünen o ki, seçkinci elit halkı istediği kalıba sokma sevdasından vazgeçip onun seçimlerle şekillenen iradesine tabi olmaya razı oluncaya kadar bu kısır döngü sürüp gidecek ve olan bu ülkeye olacak. Umarız 18 Nisan seçimleri bu makûs talihi tersine çeviren yeni bir sürecin başlangıcı olur. Bu sayıda, bir yandan, demokratik görünümlü sistemin totaliter ve despotik yapısını tahlil eden incelemelerle, öbür yandanda 18 Nisan seçimlerinin, bugünün siyasal konjonktüründe ifade ettiği anlamı yorumlayan yazılarla siyasal sistemi ve seçimleri gündeme taşıyoruz. Diğer sayfalanmız tanıdık imzalar, yazılar ve bölümlerle devam ediyor.Daha güzel Umran’larda buluşmak duasıyla...


  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353
  • Sayı: 352
  • Sayı: 351
  • Sayı: 350
  • Sayı: 349
  • Sayı: 348