“İstikâmet Krizi”nden Sırât-ı Müstakîm’e

Editör                                                              Nisan 2004, Sayı: 116, Sayfa: 1

“Öyleyse, artık emrolunduğun istikâmette, yanında yer alanlarla birlikte, dosdoğru yolu tutun ve sizden hiç biriniz gurura kapılıp da çizgiyi aşmasın; çünkü, unutmayın, yaptığınız her şeyi O görüyor.” (Hûd 112)

Değerli fikir adamlarımızından Abdurrahman Arslan’ın çok sıkça altını çizdiği bir vâkıa ile karşı karşıyayız: Postmodern süreç, herşeyi göreceleştirip “tartışılır” hale getirdiği gibi “din”i de izafîleştirip tamamen günlük hayatın dışına itmeyi hedefliyor. Batı mahreçli “küresel değerler”in dışında ve karşısında yer alan bütün dini değerler “dogmatikleştirilerek” safdışı bırakılmak isteniyor. Ve insanlık neyin hakk neyin bâtıl, neyin doğru neyin yanlış, neyin hayr neyin şerr, neyin iyi neyin kötü.. olduğunu ayırdetmekte zorlanıyor; ebedi mutluluğa ulaşmak için nereye yöneleceğini, neye yapışacağını bilemiyor?

Bu süreçte, Müslümanlar olarak mutlak doğru kabul ettiğimiz “nass”larımız, iman ettiğimiz vahyî hakikatlerimiz de “tartışma” gündemine taşınarak izafîleştirilme tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor. Küresel şeytanî vesveseler sonucu Müslüman zihinler tezelzül ediyor; tevhid çizgisinde ve vahyî sâbitelerde sebat etmekte zorlanıyor. Aklın, imanın ve basîretin merkezi olan kalpler kayıyor, kıbleler flûlaşıyor, istikâmetler şaşıyor, sapıyor.

Kısaca; “küresel iğvâ”; ayartıcı kavramları, yaldızlı söylemleri ve parlak vaatleri ile  tüm zihinlerde olduğu gibi Sırât-ı Müstakîm’e inanan Müslüman zihinlerde de ciddi bir “istikâmet krizi”ne yol açıyor. Müslümanlar kıbleleriyle, istikâmetleriyle, sâbiteleriyle sınanıyorlar… İktidar, makam, para, servet, korku, endişe, ihtiras… gibi faktörler bu “kriz”i daha da derinleştiriyor.

İmdi, Umran, yaşamakta olduğumuz bu “istikâmet krizi”ni tespit ve tanımlamakla kalmayıp böyle bir ortamda Sırât-ı Müstakîm üzre olmayı yegâne çözüm yolu olarak önermek sadedinde “istikâmet”, “Sırât-ı Müstakîm” kavramları ekseninde bir dosya sunuyor. Serdar Demirel ve Yıldırım Canoğlu’nun yazıları doğrudan bu konuyu tahlil ederken; Atasoy Müftüoğlu, Abbas Pirimoğlu, Tarık Tufan ve Murat Kirişçi, “kriz”e farklı açılardan yaklaşıyor ve çareler arıyorlar.

Umran olarak, 28 Mart 2004 yerel seçimlerini ıskalayamazdık. Bu yüzden, derginin basımını birkaç gün geciktirerek; Ali Bulaç, Abdurrahman Dilipak ve Cevat Özkaya’nın katıldığı bir açıkoturum’la bir “seçim okuması” yaptık. Zevkle okuyacağını umuyoruz.

Ayrıca; gazeteci Sefer Turan’ın M.Hüseyin Fadlullah’la yaptığı kapsamlı röportajı, A.Furkan Gümüş’ün Barbarlığa Dönüş kitabı çerçevesinde Atasoy Müftüoğlu ile söyleşisi, A.Yüksel Özemre’nin Dinlerarası Diyalog konulu derin analizi kaçırılmamalı.

Umran’ın diğer bölümleri, yine zengin, yine dopdolu.

Yeni Umran’larda buluşmak duasıyla.


  • Sayı: 364
  • Sayı: 363
  • Sayı: 362
  • Sayı: 361
  • Sayı: 360
  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353