EDİTÖR Temmuz 2005, Sayı:131, Sayfa:1
Kur’an şeytanın ve şeytanî güç odaklarının Allah’ın kullarını baştan çıkarmak, ayartmak ve saptırmak için her yola başvurup her yöntemi deneyeceğini beyan buyurur: ‘İblis: ‘Beni azdırdığın için andolsun ki gidip senin dosdoğru yolunun üstünde pusuya yatacağım. Sonra onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükreder bulamayacaksın.’ dedi.” (A'râf 7/16-17) Kıyamete kadir kendisine “saptıncılık” misyonu yüklenen şeytan, birtakım güçleri ve imkanları, insanlar ve cinlerden (114/6) pek çok askerleri (atlıları, yayaları) ve yardımcıları ile bugün özellikle ve öncelikle evlatlarımızı ayartmakta ve mahvetmektedir: “(Şeytan:) “...Onun (Adem’in) soyunu, pek azı hariç avucumun içine alıp mahvederim. "Allah dedi ki: “Defol git! Artık onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin cezanız cehennemdir. Mükemmel bir ceza!... Hem onlardan gücünün yettiklerini sesinle ayartıp siperlerinden çıkar; atlıların ve yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaadler yap! Fakat şeytan onlara batıldan başka bir şey va’d etmez.” (İsra 17162-64) Şeytanın medyatik yüzüne ve gücüne de vurgu yapan bu âyet insanların iki zaaf noktasına işaret eder: mal ve evlat. Günümüzde artık kurumsallaşmış ve her türlü güç ve imkanla donanmış bulunan şeytan, tüketim çılgınlığını teşvik ederek mallarımızı, türlü yönlendirme ve ayartma yollarıyla da evlatlarımızı elimizden almaktadır. Şeytan, yalan-dolanla (14/22), çeşitli kuruntu (4/120) ve vesveselerle (7/20), çıplaklığı teşvik ederek (7/21,27), insanlara haramlan süsleyip (8/48; 15/39; 16/63; 27/24; 29/38) içki ve kumarla düşmanlıkları körükleyerek (5/91); hayasızlık ve kötülükleri emrederek (2/169; 24/21); onlara Hak ve hakikati unutturup (59/19), Din’i eğri ve dolambaçlı gösterip (7/46), karmakarışık kılıp (6/137), oyun ve eğlence yerine koyup (7/51) Kur’ân’ı terkedilmiş bıraktırarak (25/28-30)... ayartma ve saptırma görevini kesintisiz sürdürmektedir. Böylesine korkunç ve çok yönlü saldırılar, tuzaklar karşısında korumasız ve yalnız bırakılan gençliğimiz, bocalamakta, istikametini şaşırmakta ve ne yapacağını bilememektedir. Yapılan araştırmalar, şeytanî kuşatmanın gençliğimizi nasıl bir girdabın içine çektiğini; onları alkol, uyuşturucu, seks vb. ile nasıl yiyip bitirdiğini ve manevi boşluk çukuruna yuvarladığını gözler önüne seriyor. İşte Umran, böyle bir ortamda ‘kendini arayan gençliğe’ el uzatmanın, onları dipsiz uçurumlara düşmekten kurtarmanın imkanlarını araştırıyor. Yazarlarımız Yıldırım Canoğlu, Metin Alpaslan, Ahmet Dağ, Kerim Buladı, Asım Oz, Serdar Demirel ve Naci Cepe, hem gençliğin bunalımını tahlil ediyor hem de bu bunalımdan çıkış yollarını işaret ediyorlar. Umran-ek’te de, Ümran Araştırma Grubu’nun, gençliğin durumunu müşahede etmeye imkan veren araştırma sonuçlarından seçtikleri bir derleme bulacaksınız. Bu sayımızdaki; Taliban’a esir düşüp serbest bırakıldıktan sonra İslâm’ı araştırarak Müslüman olan İngiliz gazeteci Yvonne Ridley’le yaptığımız röportajı ve Kâni Torun’un “Kongo’nun Unutulmuş Müslümanları” üzerine yazdığı gezi izlenimlerini ilginç bulacağınızı umuyor, Gündem, Yaşayan İslam, Analiz ve Kültür-Sanat bölümlerimizdeki canlılık ve do- yuruculuğa da dikkatlerinizi çekmek istiyoruz. Umran’dan selam, sevgi ve dualar...