Umran'dan

 

Türkiye’nin pürtelaş AGİT zirvesine hazırlandığı, AB’ye kabulünün
‘ihtimal’ olmaktan çıkıp ciddi ciddi tartışılır hale geldiği,
iç politikada 28 Şubat sürecinin tasfiyesinin konuşulduğu ve ibrenin
cihet-i askeriye’den erbab-ı siyasete kaymaya başladığı,
Cumhurbaşkanlığı seçiminin iyiden iyiye kızıştığı, dış politikada
önemli gelişmelerin (Kıbrıs, K. İrak, Türk-Yunan yumuşaması...)
yaşandığı bir ortamda Ahmet Taner Kışlalı suikastı gündeme
bir bomba gibi düştü.
Yakın tarihimizde neredeyse bir ‘klasik’ haline gelen ve artık
seyretmekten gına geldiğimiz bildik/tanıdık bir filmin yeniden
vizyona sokulması, doğrusu hem zamanlama, hem de seçilen
hedef bakımından oldukça düşündürücü idi. Tetikçileri bulunsa
da gerçek failleri bir türlü bulunamayan siyasi cinayetler serisine
(Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, M. Aksoy...) bir yenisini
daha ekleyenler, besbelli ki Türkiye’nin kaderi üzerinde kıyasıya
bir mücadele veriyorlar. Çıkarları ve bağlantıları farWi
‘güç odakları’ arasında sürüp giden bu çirkin savaşın yeni dramatik
yansımalarına önümüzdeki günlerde de şahit olacak gibiyiz.
Cinayet öncesinde ve sonrasında ortamı germeye ve toplumdaki
kutuplaşmayı derinleştirmeye yönelik provokasyonların
akim kalması (olay öncesinde DGM savcısının Merve Kavakçı’ya
yönelik operasyonu siyasilerin ortak tavrıyla geri tepmiş; olaydan
sonra da Vural Savaş’ın totaliter özlemlerini dile getiren
açıklaması ters tepmişti), Türkiye’de siyasal dengelerin tam da
‘kırılma noktasında’ olduğu izlenimini veriyor.
İşte Ümran, bu sayısında “seçkinciler” arasındaki kirli iktidar
kavgasını kapağına taşıyor. Yıldırım Canoğlu, ‘Kan Üzerinden
Siyaset’ başlıkla yazısında, yakın tarihimizdeki siyasi cinayetlerden
hareketle Kışlalı cinayetinin arka planını, iç ve dış dinamikler
açısından irdeliyor. M. Emin Göksu ise, seçkinciler için ‘irtica’ın
işlevselliği’ bağlamında, başörtüsü yasağından Kışlalı suikastına
kadar, son gelişmeleri değerlendiriyor. Abdullah Yıldız’ın
araştırması da, 28 Şubat’tan beri dillerden düşmeyen ‘irtica’ paravanlı
“din düşmanlığı”nın talihsiz serüveni üzerine.
Ayrıca bu sayımızda, Rusya’nın Çeçenistan’da sürdürdüğü
korkunç katliamı ve Çeçenlerin kutlu direnişini gündeme getiriyoruz.
Bu bağlamda Çeçenistan’ın Türkiye temsilcisi Isa Abzotov’la
yaptığımız röportaja ve Kafkas Vakfı Başkanı Mehdi
N. Çetinbaş’ın değerlendirme yazısına yer veriyoruz.
Umran/ek’te ise, Kışlalı cinayetine ışık tutacağına inandığımız
TBMM Uğur Mumcu Araştırma Komisyonu Raporu’nun
sonuç bölümünü yayınlıyoruz.
Yeni Umran’larda buluşmak duasıyla.

 

EDİTÖR                                                                 Kasım 1999, Sayı:63, Sayfa:1

Türkiye’nin pürtelaş AGİT zirvesine hazırlandığı, AB’ye kabulünün ‘ihtimal’ olmaktan çıkıp ciddi ciddi tartışılır hale geldiği, iç politikada 28 Şubat sürecinin tasfiyesinin konuşulduğu ve ibrenin cihet-i askeriye’den erbab-ı siyasete kaymaya başladığı, Cumhurbaşkanlığı seçiminin iyiden iyiye kızıştığı, dış politikada önemli gelişmelerin (Kıbrıs, K. Irak, Türk-Yunan yumuşaması...) yaşandığı bir ortamda Ahmet Taner Kışlalı suikastı gündeme bir bomba gibi düştü.Yakın tarihimizde neredeyse bir ‘klasik’ haline gelen ve artık seyretmekten gına geldiğimiz bildik/tanıdık bir filmin yeniden vizyona sokulması, doğrusu hem zamanlama, hem de seçilen hedef bakımından oldukça düşündürücü idi. Tetikçileri bulunsada gerçek failleri bir türlü bulunamayan siyasi cinayetler serisine(Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, M. Aksoy...) bir yenisini daha ekleyenler, besbelli ki Türkiye’nin kaderi üzerinde kıyasıya bir mücadele veriyorlar. Çıkarları ve bağlantıları farklı ‘güç odakları’ arasında sürüp giden bu çirkin savaşın yeni dramatik yansımalarına önümüzdeki günlerde de şahit olacak gibiyiz. Cinayet öncesinde ve sonrasında ortamı germeye ve toplumdaki kutuplaşmayı derinleştirmeye yönelik provokasyonlarına kim kalması (olay öncesinde DGM savcısının Merve Kavakçı’ya yönelik operasyonu siyasilerin ortak tavrıyla geri tepmiş; olaydan sonra da Vural Savaş’ın totaliter özlemlerini dile getiren açıklaması ters tepmişti), Türkiye’de siyasal dengelerin tam da ‘kırılma noktasında’ olduğu izlenimini veriyor. İşte Umran, bu sayısında “seçkinciler” arasındaki kirli iktidar kavgasını kapağına taşıyor. Yıldırım Canoğlu, ‘Kan Üzerinden Siyaset’ başlıkla yazısında, yakın tarihimizdeki siyasi cinayetlerden hareketle Kışlalı cinayetinin arka planını, iç ve dış dinamikler açısından irdeliyor. M. Emin Göksu ise, seçkinciler için ‘irtica’ın işlevselliği’ bağlamında, başörtüsü yasağından Kışlalı suikastına kadar, son gelişmeleri değerlendiriyor. Abdullah Yıldız’ın araştırması da, 28 Şubat’tan beri dillerden düşmeyen ‘irtica’ paravanlı “din düşmanlığı”nın talihsiz serüveni üzerine. Ayrıca bu sayımızda, Rusya’nın Çeçenistan’da sürdürdüğü korkunç katliamı ve Çeçenlerin kutlu direnişini gündeme getiriyoruz. Bu bağlamda Çeçenistan’ın Türkiye temsilcisi Isa Abzotov’la yaptığımız röportaja ve Kafkas Vakfı Başkanı Mehdi N. Çetinbaş’ın değerlendirme yazısına yer veriyoruz. Umran/ek’te ise, Kışlalı cinayetine ışık tutacağına inandığımız TBMM Uğur Mumcu Araştırma Komisyonu Raporu’nun sonuç bölümünü yayınlıyoruz. Yeni Umran’larda buluşmak duasıyla.

 


  • Sayı: 364
  • Sayı: 363
  • Sayı: 362
  • Sayı: 361
  • Sayı: 360
  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353