EDİTÖR Kasım 2005, Sayı:135, Sayfa:1
Cenâb-ı Hak, insanlığa doğru ve eğri, Hak ve batıl iki yol göstermiş(90/10), Doğru / Hak yol olan Sırât-ı Müstakîm’in işarettaşları ve ana esaslarını da Kitâb-ı Kerîm’inde beyan etmişken; modem-postmodern süreçlerin yol ve izleri flûlaştırıp birbirine karıştırdığı, Doğru Yolu ‘eğri’, eğri yolları ise ‘doğru’ diye takdim ettiği, dolayısıyla insanların yollarını ve istikametlerini şaşırdıkları, hangi yol haritasını izleyeceklerini bilemedikleri bir zaman diliminde yaşıyoruz. Hz.Peygamber(s.), “Helâl bellidir, haram bellidir” buyurmuşken; küresel şeytani güç odaklarının, Kur’ânî ifadeyle, ‘Hakka batıl unsur karıştırmak’ ya da ‘Hakka batıl elbise giydirmek’(2/42) sûretiyle, İslâm’ın sabitelerini esnetip yerinden oynatmak, temel kavramlarının içini boşaltmak, temel esaslarını törpüleyip aşındırmak istedikleri bir sürece tanık oluyoruz.Yalın gerçek şu ki; Türkiye’nin kadîm İslâmî geleneklerinden köklü biçimde kopup Batılı kültür/medeniyet/yaşam tarzına dahil olması demek olan AB de, Türkiye dahil tüm İslâm âleminin coğrafi ve zihinsel sınırlarını, kodlarını, değerlerini kökten değiştirmeyi hedefleyen BOP/GOP’un mimarı ABD-İsrail'de, diğer şer güçler de İslâm’ın bloke edilmesi, özünün dönüştürülerek ‘zararsız’(!) hale getirilmesi, ‘ehlileştirilmesi’, hayatla bağlarının koparılarak ‘kamusal’dan uzaklaştırılması konusunda hemfikirler. Ne ki, iş bu süreci doğru okuyamayan, hatta algılayamayan kimi Müslüman elitler, derin bir aymazlık içinde AB ve BOP’u bir ‘imkân’ olarak değerlendirebilecekleri zehâbındalar. Giderek durum meşrûlaştırılıyor, ayaklar tezelzül ediyor, zihinler/kalpler kayıyor; ölçüler dünyevileşiyor. Şimdi, böyle bir yol ayrımı sürecinde, Müslümanlar ancak Kur’ân’ı rehber edinerek istikametlerini dosdoğru tutabilir; Hak Yol üzre sapmadan yürüyebilir, Sapasağlam kulpa (urvet’ül-vüskâ) yapışabilirler: “Tağûd güçlere/düzenlere uymayı reddedenlerve Allah’a inananlar, hiçbir zaman kopmayacak sapasağlam kulpa/mesnede tutunmuşlardır... Allah iman edenlerin velîsidir, onlan karanlıklardan aydınlığa çıkarır; inkâr edenlerin velîleri de tağûttur, onlan aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî olarak kalırlar."(2/256-257) Demek ki, önce tâğût’u, tâğûtî güç ve düzenlerin önümüze koydukları karanlık yol haritalarını, hayat tarzlarını, algı biçimlerini reddetmek,sonra da Allah’a, O’nun nizamına, hayat tarzına sıkısıkıya yapışmak zorundayız. “Sırât-ı Müstakim nedir?” sorusu üzerine Hz.Peygamber(s.),yere düz bir çizgi çizer; bu ana yolun sağma ve soluna da başkatali yollar çizer; sonra, bu anayoldan gidenlerin Cennet’e, tali /yanlış yollara sapanların ise Cehennem’e gideceğini söyler. Ardından En’am/153. ayeti okur: “Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. Başka yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunu emretti. ”(İbn Mâce, Mukaddime, 1) Evet, yaşanan yol ayırımı süreci ve bu süreçte yolumuzu dosdoğru tutma zarûreti, Ümran’ın bu ayki kapak konusu. Yazarlarımız Yıldırım Canoğlu, Yaşar Düzenli, Ahmet Cemil Ertunç, Serdar Demirel, Turan Kışlakçı, Hikmet Demir ve Vicdan Tekinbu konuyu müzakere ettiler, yazdılar. Güncel bölümdeki Atasoy Müftüoğlu, Zübeyir Yetik, Mustafa Aydın, Abdullah Yıldız, Tevfik Emin ve Ahmet Dağ’ın yazıları da istikamet krizin eve çözümüne dair. Yeni Umranlarda buluşmak duâsıyla.