ABD'nin Yeni Emperyal Savaşı

Editör                                                               Temmuz 2002, Sayı: 95, Sayfa: 1

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra dünyanın dengesi fena halde bozuldu: Bir taraftan ABD’nin hegemonyasında tek kutuplu bir dünya düzeni kurulmaya; öte taraftan da ABD’nin sanal ve reel boyutları olan tek yanlı hegemonyasına direnebilecek aktörler etkisiz hale getirilerek yok edilmeye başlandı. ABD’nin “yeni dünya düzeni” olarak adlandırdığı küresel sistem, tam bir düzensizliğe dönüştü.

Bu süreçte ABD hegemonyasına en esaslı ve en güçlü direnişlerin geldiği gözlenen İslam dünyası kuşatıldı: ABD, önce Körfez Savaşı’yla birlikte Ortadoğu’ya, Bosna trajedisinden sonra Balkanlara ve son olarak da 11 Eylül “numara”sından sonra Kafkaslara ve Orta Asya’ya yerleşti.

ABD’nin yeni emperyal savaşı olarak adlandırılan bu girişiminin iki temel hedefi var: Birincisi, Almanya ve Japonya’nın bu bölgelere açılma ve sızma stratejilerini ve politikalarını engellemek. Kısa vadede ABD’nin yapmak istediği şey bu.

Ama ABD’nin orta ve uzun vadede yapmak istediği ikinci ve asıl hedefi ise, Ortadoğu ve Orta Asya’daki doğal gaz, petrol ve enerji kaynaklarına hakim olmaya çalışmak. Umran’ın bu sayısında yer alan yazılarda bu durum, “yeni büyük oyun” olarak adlandırılıyor.

O yüzden kısa vadede İslam dünyasında köklü dönüşümler yaşanması beklenmiyor. Ama orta ve uzun vadede ABD’nin bu politika ve stratejileri büyük ölçüde geri tepecek;”yeni büyük oyun” bozulacak. Ve İslam dünyasında iki temel dönüşüm yaşanacak: Birincisi, küreselleşmeyle birlikte müslüman toplumlar, kendi kaderlerini kendileri belirlemenin yollarını keşfedecekler. İkinci olarak da kendi doğal kaynaklarını Amerikalıların kullanmasına, sömürmesine son vermenin yollarını araştıracaklar.

Umran’ın bu sayısında yayımladığımız dosyamızdaki yazılardan da anlaşılabileceği gibi, ABD, dünya üzerindeki hegemonyasını büyük ölçüde İslâm dünyası üzerinden gerçekleştirebiliyor. Başka bir deyişle ABD, Ortadoğu ve Orta Asya’nın doğal kaynaklarına hakim olmasa, dünya üzerinde kurduğu bu hegemonyayı da sürdüremeyecek. Bunun için, İslâm dünyasının ne yapıp edip kendi doğal kaynaklarını hegemonik güçlerin kontolünden kurtarmanın yollarını araştırması kaçınılmaz hale gelmiştir. Kendi doğal kaynaklarını kendisi kullanmaya başlayacak bir İslâm dünyası, küresel sistemin çökmesine olmasa bile çatırmasına imkân tanıyacak bir yolu açmış olacak ve ardından da kendi kaderini kendisi belirleyecek bir sürece girecektir.

Yerli ve yabancı yazarların bu sayımızda yayımladığımız makaleleri, nasıl “yeni bir oyun”la karşı karşıya kaldığımızı gözler önüne seriyorlar.

Gündem sayfalarımızda Türkiye gündemine ilişkin yetkin analiz yazılarımız yer alıyor.

Kültür-sanat sayfalarımızda bu ay İstanbul Ünivesitesi’nde yaşanan “kütüphane skandalı”nı mercek altına aldık.

Daha heyecanlı, daha dopdolu Umran’larda buluşmak dileğiyle...


  • Sayı: 364
  • Sayı: 363
  • Sayı: 362
  • Sayı: 361
  • Sayı: 360
  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353