Umran'dan

 

Türkiye, sorunlannı çözebilmek bir yana her geçen gün Gordion
düğümünden daha da girift hale getirmeyi başaran bir
ülke. Siyasal ve Sosyal sistemdeki tıkanıklık, adalet mekanizması,
sağlık ve eğitim hizmetleri gibi en temel alanlarda yaşanan
çözümsüzlük ve yetersizlikler ve sonuçta ortaya çıkan
yoksulluk ve sefalet manzaraları tahammül sınırmı zorlayacak
noktaya gelmiş gibi görünüyor. Adeta sistem çürümeye, halk
ise kendi haline terkedilmiş durumda.
Eski Sovyetler Birliği’nin ve Doğu Bloku’nun dağılışının ardından
uluslararası konjonktürde kendi lehine oluşan fırsatları
değerlendiremeyen Türkiye, bugün içe kapanmış ve kendi
içinde devasa problemlerle karşı karşıya. Normal demokratik
bir sistemde halkın yaşadığı sorunlara çözümler üretmesi gerekenler
yine halkın temsilcileri ve oluşturduklan hükümet
organı olması gerekirken, bu merciler beklenen fonksiyonlarını
icra etmiyorlar/edemiyorlar. Biz bu tıkanma ve çözümsüzlük
ortamının oluşmasında Türkiye’nin hatta OsmanlI’dan
devralarak bugünlere kadar getirdiği askeri ve sivil otorite yetki
karmaşası ve çakışması gibi gözüken bir problemin etkili olduğunu
düşünüyoruz. Özellikle 1960'lardan itibaren sahte veya
gerçek Gordion düğümlerini İskender’in bir kıhç darbesiyle
çözmüş gibi gözüken askeri ihtilaller geleneği, bu durumu k u rumsallaştırmıştır.
Umran'm bu sayısında Türkiye’nin bu köklü meselesini ele
alıyoruz.. Yayın yönetmenimiz Cevat ÖZKAYA Ordu-siyaset
ilişkilerinin kısaca geçmişine değindikten sonra 27 Mayıs İhtilali’nin
Anayasa’ya dahil ettiği Milli Güvenlik Kurulu’nun işlev
ve fonksiyonunu inceliyor. Mustafa AYDIN’m yazısında “Bir
Güvenlik Sistemi Olarak Devlet” ve bu devletin ferde ve topluma
karşı kendisini öncelikle güvenceye almaya çalışan yapılanma
anlayışı işleniyor. Abdullah YILDIZ ise, konuya tarihsel
bir boyut ve perspektiften yaklaşarak Osmanlı’nm derin
devleti diye adlandırdığı Yeniçeriler’den Cumhuriyet döneminin
darbe geleneğine uzanıyor. Bir diğer yazarımız Celalettin
VATANDAŞ, Siyaset-Ordu ilişkisinin modern siyaset açısından
geçerli olan temel özelliklerini tespite çalışıyor.
Yine bu sayımızda yazanmız Raşid el-GANNUŞİ Batı ve Batılılaşma
hareketleri karşısında İslam’ın geleceğini ele alıyor,
onu öcü gibi göstererek halklann gözünde mahkum etme çabalannm
bugüne kadar başarılı olmadığına dikkati çekiyor.
Aynca, Ahmet Yaşar HOCAEFENDİ, Ekrem SAGIROGLU
ve Said ÇEKMEGİL’in yazılanyla Hüseyin Kazım KADRİ’den
Ö. Hakan ÖZALP’m yaptığı bir sadeleştirmeyi, Mustafa ÖZCAN’la
İslam dünyasına bakışlan, Haluk BURHAN ve Ahmet
MERCAN’m devam eden denemelerini ve daha pek çok araştırma
inceleme ürünlerini okuyucularımızın istifadesine su nuyoruz.
Yeni Umran’larda buluşmak dileğiyle...

 

EDİTÖR                                                                             Ağustos 1998, Sayı:48, Sayfa:1

Türkiye, sorunlannı çözebilmek bir yana her geçen gün Gordion düğümünden daha da girift hale getirmeyi başaran bir ülke. Siyasal ve Sosyal sistemdeki tıkanıklık, adalet mekanizması,sağlık ve eğitim hizmetleri gibi en temel alanlarda yaşanan çözümsüzlük ve yetersizlikler ve sonuçta ortaya çıkan yoksulluk ve sefalet manzaraları tahammül sınırmı zorlayacak noktaya gelmiş gibi görünüyor. Adeta sistem çürümeye, halkise kendi haline terkedilmiş durumda. Eski Sovyetler Birliği’nin ve Doğu Bloku’nun dağılışının ardından uluslararası konjonktürde kendi lehine oluşan fırsatları değerlendiremeyen Türkiye, bugün içe kapanmış ve kendi içinde devasa problemlerle karşı karşıya. Normal demokratik bir sistemde halkın yaşadığı sorunlara çözümler üretmesi gerekenleryine halkın temsilcileri ve oluşturdukları hükümet organı olması gerekirken, bu merciler beklenen fonksiyonlarını icra etmiyorlar/edemiyorlar. Biz bu tıkanma ve çözümsüzlük ortamının oluşmasında Türkiye’nin hatta Osmanlı’dan devralarak bugünlere kadar getirdiği askeri ve sivil otorite yetki karmaşası ve çakışması gibi gözüken bir problemin etkili olduğunu düşünüyoruz. Özellikle 1960'lardan itibaren sahte veya gerçek Gordion düğümlerini İskender’in bir kılıç darbesiyle çözmüş gibi gözüken askeri ihtilaller geleneği, bu durumu kurumsallaştırmıştır. Umran'ın bu sayısında Türkiye’nin bu köklü meselesini ele alıyoruz.. Yayın yönetmenimiz Cevat ÖZKAYA Ordu-siyaset ilişkilerinin kısaca geçmişine değindikten sonra 27 Mayıs İhtilali’nin Anayasa’ya dahil ettiği Milli Güvenlik Kurulu’nun işlevve fonksiyonunu inceliyor. Mustafa AYDIN’ın yazısında “Bir Güvenlik Sistemi Olarak Devlet” ve bu devletin ferde ve topluma karşı kendisini öncelikle güvenceye almaya çalışan yapılanma anlayışı işleniyor. Abdullah YILDIZ ise, konuya tarihsel bir boyut ve perspektiften yaklaşarak Osmanlı’nın derin devleti diye adlandırdığı Yeniçeriler’den Cumhuriyet döneminin darbe geleneğine uzanıyor. Bir diğer yazarımız Celalettin VATANDAŞ, Siyaset-Ordu ilişkisinin modern siyaset açısından geçerli olan temel özelliklerini tespite çalışıyor. Yine bu sayımızda yazarımız Raşid el-GANNUŞİ Batı ve Batılılaşma hareketleri karşısında İslam’ın geleceğini ele alıyor, onu öcü gibi göstererek halkların gözünde mahkum etme çabalarının bugüne kadar başarılı olmadığına dikkati çekiyor. Aynca, Ahmet Yaşar HOCAEFENDİ, Ekrem SAGIROĞLU ve Said ÇEKMEGİL’in yazılarıyla Hüseyin Kazım KADRİ’den Ö. Hakan ÖZALP’ın yaptığı bir sadeleştirmeyi, Mustafa ÖZCAN’la İslam dünyasına bakışlan, Haluk BURHAN ve Ahmet MERCAN’m devam eden denemelerini ve daha pek çok araştırma inceleme ürünlerini okuyucularımızın istifadesine sunuyoruz. Yeni Umran’larda buluşmak dileğiyle...

 


  • Sayı: 364
  • Sayı: 363
  • Sayı: 362
  • Sayı: 361
  • Sayı: 360
  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353