Umran'ın Kapılarını Aralamak

 

Editör                                   Eylül 2001, Sayı: 85, Sayfa: 1                                 

Umran”a giden yol; özgün, özneleştirici ve dolayısıyla özgürleştirici esaslı ve asil bir “dil” geliştirmekten geçiyor: Bu da ancak Müslümanlığın hem müminlere, hem de bütün insanlığa sulh, selamet, adalet ve asalet vadeden kök-paradigmalarını yaratıcı bir ruh ve kurucu irade ile harekete ve hayata geçirebilmenin cehdi, cefası ve gayreti ile  varını yoğunu ortaya koyan gönül, eylem ve zihin erlerinin, öncülerin marifetleriyle mümkün olabilecek bir şey, elbette ki.

Umran’ın bu sayısında “umran”a giden yolun kapılarının nasıl aranabileceğine dair dikkate değer ipuçları veren müteavazi bir “buket”, “bir demet gül” sunuyoruz sizlere. Bu “buket”in, bu “bir demet gül”ün hazırlanmasında, şu zoraki icat edilen karabasan ve ümitsizlik ortamında, azınlık psikolojisiyle hareket edip arabesk ağıtlar yakmak yerine, “ümit” (=yeni bir dil / somut imkanlar) üretmek için gece gündüz demeden “umran hayaliyle yatıp, umran hayaliyle kalkan” “gizli kahramanlar”ın emekleri, yürekleri ve beyinlerinin mütevazi rolü var.

Bu ay, Nisan sayısıyla başlattığımız açılım ve atılımın altıncı ay-dönümü dolayısıyla sizler için Umran mutfağının kapılarını aralamak ve editoryale bu “gizli kahramanlar”ı taşımak istiyorum:

Ömer Yaman, Zafer Özdemir, Mehmet Babacan, Tekin Öztürk, Hasan Ak gibi genç arkadaşlarımız ve ülke çapındaki temsilcilerimiz, Umran’ın entelektüel ve kültürel hayatımızda ve dergi yayıncılığı dünyamızda ayrıcalıklı bir yer edinmesi kaygısıyla ellerinden gelen her şeyi yapmak için yoğun çaba sarfediyorlar. Tabii bu arada ekonomik krize aldırmaksızın Umran’ın maddi külfetini yüklenen “gizli kahramanlar”ı da unutmadığımızı hatırlatmak istiyoruz.

Artık Umran mutfağına katılan Sezer Erdoğan, Umran kapakları için hazırladığı özgün illüstrasyonlarla birinci sınıf bir sanatçı olduğunu kanıtlıyor. Sevgili Sezer’in bu sayımız için hazırladığı, yüreğinin, beyninin ve imaginasyonunun ürünü özgün kapak çalışmasını, duvarlarımızı süslemek için büyütüp çoğaltmaya başladık bile.

Umran, şu yakıcı ve yıkıcı kriz ortamına ve yaz sezonuna rağmen heyecan üretecek, bu heyecanı esaslı bir birikime dönüştürecek nitelikli, kapsamlı ve hacimli dosyalar ve sayılarla nasıl bir “uzun soluklu yürüyüş”e soyunduğunu göstermeye çalıştı. Bu sayımız, Umran’ın ne denli “uzun bir yola çıkmaya hüküm giydiğinin” mütevazi bir göstergesi olarak görülebilir diye düşünüyoruz: Bu sayımızda “Umran”a giden kapıları adım adım aralama sürecinde nasıl yeni bir “dil” icat edebileceğimize; bunun için de zaafları nasıl imkanlara dönüştürebileceğimize, imkanları da nasıl çoğaltabileceğimize ve sonuçta nasıl yeniden özne olarak konuşabileceğimize ve varolabileceğimize  ilişkin hazırladığımız zihin, emek ve yürek mahsulü yazılarımızı ve Beşir Ayvazoğlu, Mehmet Doğan ve Şakir Kocabaş’ın katıldıkları açıkoturumumuzu yararlanarak ve zevkle okuyacağınızı tahmin ediyoruz.

“Umran”a giden kapıları ağır ağır ve emin adımlarla aralama sürecinde, emek ve yürek mahsulü, ayrıcalıklı yepyeni Umran’larda buluşmak ümidiyle...


  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353
  • Sayı: 352
  • Sayı: 351
  • Sayı: 350
  • Sayı: 349
  • Sayı: 348