Ahlak, Gençlik ve Yaşlılık

 

Vahyin bilgisi, insanın, zamanın ve mekânın tesirinden kurtulmasını, insan amellerini düzenleyen
mantığın haricine çıkarak başka bir mantık üzerinden düşünebilmesini sağlayan tek bilgi
biçimidir. İnsan vahiyle gönderilenlere inanıp onları imana dönüştürdüğünde, bu defa dünyaya
hayatta onun anlamlandırdığı çerçeveden bakar. Yani imana temel olan hüküm ve değerlerde her
şeye kıymet biçer ya da biçmeye çalışır. Bunlar her zaman ve her şeyden evvel fiziki ya da sosyal
gerçekliği anlamlandırma, ona kıymet biçme ve bir değer atfetme kaynağıdır.
Modernliğin yarattığı en temel değişikliklerden biri, değişim ve yenilik kavramlarını ilerleme ve
evrim kavramları üzerinden baş tacı etmesi ile oldu. Bu süreçte gençlik kavramı yaşlılık karşısında
öne çıkarılarak mitleştirildi. O gün bugündür yaşlılar bakımevlerinde devletin sosyal yardımları eli
ile çürümeye terk edilen, en fazla biz de olduğu gibi “anamızdır atamızdır” denilerek merhamet
daha doğrusu acıma içinde evimizin bir köşesinde ölümü bekleyen kişilere dönüştüler. Modernlik
yaşlıdan saygınlığın ve bu temeldeki otoritesini çekip alarak onu sözü dinlenmeyen kişi konumuna
soktu ve dilsizliğe mahkûm etti.
Yaşlılık bir karşıtlık, meşruluktan yoksun bir gerilik olarak kabul edilip ötekileştirildiği oranda
merhamet de bir ağacın özsuyu gibi çekilerek toplum denen yapıyı bencilliğin zalim dünyasına terk
etti. Bunun sonucu olarak yaşlılık da tıpkı ölüm gibi yer altına itildi ve yaşlılar zaman içinde ailenin
dışında kaldılar. Nasıl gençleri okullara emanet ederek onları okulun büyüyen avlusunda birer tüketiciye
dönüştürdük ise, yaşlıları da bakımevlerine terk ederek ailenin dışında bir sürgüne yollamış
olduk. Tam da bu yüzden gençlik zalim bir kategori halini aldı ve toplum denen yapının bizzat
kendisi çocuklaştırılarak tiranların ellerine terk edildi.
Değişimin baş döndürücü trafiği dünyaya şekil vermeye devam ediyor. Dünya şekil aldıkça insan
da değişiyor. Toprağa bağlı bir hayat biçimiyle yola çıkan insanlık, sanayileşme sürecini tamamladıktan
sonra postmodern bilişim çağına ulaşmış bulunmaktadır.Hayatın içinde ne varsa her şey
değişimin hızına tabi oluyor.Değişimin baş döndürücü gelişimine ayak uydurup değişeni daha kullanamadan
bambaşka yenilikler ile tanışıyor. Fakat insan fıtratı değişmiyor. İçinde bulunduğumuz
neoliberal çağ felsefesi itibariyle ahlakı hazm edemez; hele içinde adalet barındıran ve sürekli ona
çağrı yapan İslâm’ın ahlakını asla. Müslümanların ahlaki davranış hususunda ve iman-amel ilişkisi
cihetinden, bu meselede ısrarlı olmaları gerekiyor. Unutmamak lazım ki İslâm Müslüman’a dünyevi
bir gelecek vadinde bulunmuyor. Dolayısıyla hayatlarının iktisadileşmesine müsaade etmemelidirler.
Bu yüzden sadece kadın-erkek ilişkilerinde ahlakı söz konusu etmek, ahlaksızlığın bizzat kendisidir.
Ahlak ve mahremiyet hayatın bütünü içindir; Müslüman ancak bu dünyanın içinde Müslüman’ca
yaşayabilir.
Bu cümleden olarak ahlak, gençlik ve yaşlılık hususlarını yeniden ele almak gerekmektedir.
Bencil çağda Kitab’ı ahlak edinen Rasûlüllah’ın hayatına geçirdiği esasları hatırlamak bizlere çıkışın
yolunu ve yöntemini gösterecektir. Eğer bunlara riayet edersek nefislerimizde bulunan ve değişmesi
gerekenleri yerlerine konması gerekenlerle değiştirecek ve sonucunda Rabbimizin “halimizi” değiştirmesini
ummaya hak kazanacağız. Hep birlikte bunu yapmaya çalışalım. Çok olumlu sonuçların
bizi beklediğini göreceksiniz. Sonuç olarak önce kişiliklerimizin İslâmî niteliğindeki gelişmeler kendimize
güven verecek, bizdeki değişiklikler çevremiz için örnek teşkil edecek ve bunu yapanların
çoğalması sonucu toplumda İslâmî nitelikli kamuoyu gelişip, yoğunluğu artacak ve diğer insanların
nazarlarının İslâm üzerine çevrilmesine vesile olacaktır. İnsanların çoğunun bakışlarını çevirdikleri
şeyi merak edip anlamaya çalışmaları da onları İslâmî anlamaya sevk edecek ve İslâm’la ilgilenen,
onu anlamaya çalışanların çoğalması sonucu, gerçek anlamıyla anlayanların ve yaşamına geçirenlerin
de çoğaldığını ve gittikçe arttığını bizzat göreceksiniz.
Yeni sayımızda buluşmak dileğiyle.
Umran

     AHLAK GENÇLİK VE YAŞLILIK

     Editör                                                             Mart 2013, Sayı: 223, Sayfa: 1

     Vahyin bilgisi, insanın, zamanın ve mekânın tesirinden kurtulmasını, insan amellerini düzenleyenmantığın haricine çıkarak başka bir mantık üzerinden düşünebilmesini sağlayan tek bilgibiçimidir. İnsan vahiyle gönderilenlere inanıp onları imana dönüştürdüğünde, bu defa dünyayahayatta onun anlamlandırdığı çerçeveden bakar. Yani imana temel olan hüküm ve değerlerde herşeye kıymet biçer ya da biçmeye çalışır. Bunlar her zaman ve her şeyden evvel fiziki ya da sosyal gerçekliği anlamlandırma, ona kıymet biçme ve bir değer atfetme kaynağıdır.

     Modernliğin yarattığı en temel değişikliklerden biri, değişim ve yenilik kavramlarını ilerleme veevrim kavramları üzerinden baş tacı etmesi ile oldu. Bu süreçte gençlik kavramı yaşlılık karşısındaöne çıkarılarak mitleştirildi. O gün bugündür yaşlılar bakımevlerinde devletin sosyal yardımları eliile çürümeye terk edilen, en fazla biz de olduğu gibi “anamızdır atamızdır” denilerek merhametdaha doğrusu acıma içinde evimizin bir köşesinde ölümü bekleyen kişilere dönüştüler. Modernlikyaşlıdan saygınlığın ve bu temeldeki otoritesini çekip alarak onu sözü dinlenmeyen kişi konumunasoktu ve dilsizliğe mahkûm etti.

     Yaşlılık bir karşıtlık, meşruluktan yoksun bir gerilik olarak kabul edilip ötekileştirildiği orandamerhamet de bir ağacın özsuyu gibi çekilerek toplum denen yapıyı bencilliğin zalim dünyasına terketti. Bunun sonucu olarak yaşlılık da tıpkı ölüm gibi yer altına itildi ve yaşlılar zaman içinde ailenindışında kaldılar. Nasıl gençleri okullara emanet ederek onları okulun büyüyen avlusunda birer tüketiciyedönüştürdük ise, yaşlıları da bakımevlerine terk ederek ailenin dışında bir sürgüne yollamışolduk. Tam da bu yüzden gençlik zalim bir kategori halini aldı ve toplum denen yapının bizzatkendisi çocuklaştırılarak tiranların ellerine terk edildi.Değişimin baş döndürücü trafiği dünyaya şekil vermeye devam ediyor. Dünya şekil aldıkça insanda değişiyor. Toprağa bağlı bir hayat biçimiyle yola çıkan insanlık, sanayileşme sürecini tamamladıktansonra postmodern bilişim çağına ulaşmış bulunmaktadır.Hayatın içinde ne varsa her şeydeğişimin hızına tabi oluyor.

     Değişimin baş döndürücü gelişimine ayak uydurup değişeni daha kullanamadanbambaşka yenilikler ile tanışıyor. Fakat insan fıtratı değişmiyor. İçinde bulunduğumuzneoliberal çağ felsefesi itibariyle ahlakı hazm edemez; hele içinde adalet barındıran ve sürekli onaçağrı yapan İslâm’ın ahlakını asla. Müslümanların ahlaki davranış hususunda ve iman-amel ilişkisicihetinden, bu meselede ısrarlı olmaları gerekiyor. Unutmamak lazım ki İslâm Müslüman’a dünyevibir gelecek vadinde bulunmuyor. Dolayısıyla hayatlarının iktisadileşmesine müsaade etmemelidirler.Bu yüzden sadece kadın-erkek ilişkilerinde ahlakı söz konusu etmek, ahlaksızlığın bizzat kendisidir.Ahlak ve mahremiyet hayatın bütünü içindir; Müslüman ancak bu dünyanın içinde Müslüman’cayaşayabilir.

     Bu cümleden olarak ahlak, gençlik ve yaşlılık hususlarını yeniden ele almak gerekmektedir.Bencil çağda Kitab’ı ahlak edinen Rasûlüllah’ın hayatına geçirdiği esasları hatırlamak bizlere çıkışınyolunu ve yöntemini gösterecektir. Eğer bunlara riayet edersek nefislerimizde bulunan ve değişmesigerekenleri yerlerine konması gerekenlerle değiştirecek ve sonucunda Rabbimizin “halimizi” değiştirmesiniummaya hak kazanacağız. Hep birlikte bunu yapmaya çalışalım. Çok olumlu sonuçlarınbizi beklediğini göreceksiniz. Sonuç olarak önce kişiliklerimizin İslâmî niteliğindeki gelişmeler kendimizegüven verecek, bizdeki değişiklikler çevremiz için örnek teşkil edecek ve bunu yapanlarınçoğalması sonucu toplumda İslâmî nitelikli kamuoyu gelişip, yoğunluğu artacak ve diğer insanlarınnazarlarının İslâm üzerine çevrilmesine vesile olacaktır. İnsanların çoğunun bakışlarını çevirdiklerişeyi merak edip anlamaya çalışmaları da onları İslâmî anlamaya sevk edecek ve İslâm’la ilgilenen,onu anlamaya çalışanların çoğalması sonucu, gerçek anlamıyla anlayanların ve yaşamına geçirenlerinde çoğaldığını ve gittikçe arttığını bizzat göreceksiniz.              

     Yeni sayımızda buluşmak dileğiyle.            

                                                                                                         Umran

 


  • Sayı: 364
  • Sayı: 363
  • Sayı: 362
  • Sayı: 361
  • Sayı: 360
  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353