İTTİFAKLARDAN “YENİ DÜZEN”E

 

ürkiye’nin yeniden yapılandırılması noktasında 2019 seçimleri önemli bir eşik olarak gözüküyor. Burada gerçekleşecek
en önemli değişikliklerden birisi, siyasal iradenin dağınıklıktan kurtarılması, kurumlar arasındaki eşgüdümdür.
Daha erken gibi gözükmesine rağmen seçim hazırlıkları şimdiden başlamıştır ki uzun vadeli denebilecek hazırlıklardan
en belirgini ittifak çalışmalarıdır. Bugünden bakıldığında özellikle 2000’li yılların başından itibaren kendi iç dinamikleri
çerçevesinde Türkiye’de bir değişimin başladığı daha net bir şekilde görülüyor. Dünyanın halini ve ülkenin içinde
bulunduğu şartları görebilen hemen herkes ülkenin yeniden yapılanması gerektiği kanaatine vardılar. Tabi bu sadece
siyasilerle sınırlı değildi, genelde mevcut sistemin devamından yana olduğu kabul edilen bazı askeri yetkililer bile
artık bu aşamada bir değişimin şart olduğu kanaatine ulaştılar. Ne var ki kısa sayılabilecek bir zaman zarfında darbe
girişimleri, komitacılık da dâhil olmak üzere neredeyse yüzyıllık savaşlar bu kısa dönemde hızla yeniden vuku buldu.
Türkiye bir türlü arzu ettiği normalleşmeyi sağlayamadı. Ayrıca buna, hâlihazırda dünya üzerinde çok geniş bir coğrafyaya
yayılmış üç savaş bölgesinin bulunduğunu ve bunlardan ikisinin Ortadoğu’da bulunduğu eklenirse Türkiye’nin
niçin bir türlü düze çıkamadığı daha iyi anlaşılacaktır.
Bugün Ortadoğu başta olmak üzere uluslararası siyasal sistemi anlamlandırabilmek adına en önemli kavramlardan
biri güç dengesidir. Devletlerin tehdit unsurlarına karşı ittifaklar kurarak tehdide konu olan gücü dengelemesi şeklinde
tanımlanabilecek güç dengesi, Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu düzeninin sona ermesinden sonra yeni bir hal
almaya başlamış, dünya genelinde yeni ittifaklar ve ilişki biçimleri yeni bir denge meydana getirmiştir. Bilindiği gibi
ABD’nin Ortadoğu’daki geleneksel çıkarları, doğal kaynakların serbest dolaşımını temin etmek, kilit roldeki müttefiklerle
ilişkileri sürdürmek ve onları olası dış tehditlerden korumak yani ABD’nin askeri operasyonları için zemin hazırlamak
etrafında kurgulanmıştı. Bu politikada elan kayda değer bir değişiklik yok. Öte yandan her ne kadar Ortadoğu petrolleri
üzerindeki belirleyici nüfuzunu yitirse de ABD, küresel ekonomi için hâlâ hayati bir role sahip enerji akımlarının kontrolünü
elinde tutmayı amaçlamakta. Oldukça sancılı bir süreçten geçen bölgede istikrarın kısa zamanda gelmeyeceği
ve sancılı sürecin devam edeceği öngörülebilir. Bununla birlikte bölgenin eskisi gibi, oluşacak yeni düzende bölgede
ABD’nin eskisi gibi egemen bir güç olmayacağı, Rusya, İran ve Türkiye’nin de yeni düzende kayda değer bir pay elde
edeceği gerçekleşmesi kuvvetle bir diğer olasılıktır.
Dışardaki gelişmelerden bağımsız olmayan 2019’a dönük olmak üzere fakat sadece bununla sınırlı olmayan ittifaklar
için hazırlanan kanun tasarısı komisyon ile birlikte TBMM gündemine girmiş bulunmaktadır. Devletin yeniden
yapılandırılması noktasında güçlü bir Meclis iradesine ihtiyaç olduğunda şüphe yoktur. Yüzde ellilerde dolaşan AK Parti
oylarıyla baraj geçilse bile kıl payı ile gerçekleşen bu işin sorunlu olacağı muhakkaktır. Bu önemli hedef için partiler
arasında bir anlaşmaya ihtiyaç vardır ki ittifak düşüncesi buradan doğmuştur. Hedef açısından bakıldığında ittifak
gerçekten önem taşıyor. Bu şartlar altında devlet yeniden yapılandırılmak zorundadır. Yaklaşık bir yüzyıl öncesinin
yapılanmasıyla, mevcut yapıyı kutsamakla bir kuruluş dönemi ideolojisi olan yurtta barış, dünyada barış, ideolojisiyle
bu işlerin içinden çıkılamayacağı net bir şekilde anlaşılmıştır. Bu taarruza boyun eğmenin hiçbir faydası olmayacaktır.
Bu çerçevede, kurultaylarını geçen ay gerçekleştiren ana muhalefet partisine ve onunla ittifak edeceği öngörülen
HDP’ye bakıldığında karşımıza çıkan şey büyük bir kararsızlık. Referandumdan sonra yapılan Adalet Yürüyüşü CHP lehine
hayli pozitif sonuçlar doğurmuştu. Ancak yürüyüşte oluşan havanın devam ettirilememesi ve sonrasında yapılan
Adalet Kurultayı’nın sönük geçmesi CHP içerisindeki tartışmaları tetikledi. Şüphesiz ki, bu tartışmaların ayyuka çıkmasının
en önemli sebebi 2019’daki seçimler ve bu seçimlere giden süreçte CHP’ye atfedilen rol. Bu yüzden kurultayı
asıl önemli ve anlamlı kılan husus, partinin 2019’daki seçimlere gidecek yönetim kadrosunun belirlenmesi ve ortaya
konulacak yol haritasının mahiyetiydi. Ancak hem oluşturulan kadrolarda hem de yapılan konuşmalar ve açıklanan
sonuç bildirisinde 2019’a giden sürece matuf stratejiye dair pek bir şey söylenmedi. Bununla beraber CHP Mart ayının
başlarında tüzük kurultayı düzenleme kararı aldı. Burada parti genel başkanının yetkilerinin artırılması ve ittifaklar için
karar alma yetkisinin verilmesi gibi konular tartışılacak. Bu durum cumhurbaşkanlığı seçim sistemini değiştireceğini
söyleyen CHP için bir kararsızlık aslında. Hem yeni düzene uyum için adımlar atıyor hem de aynı zamanda eski düzene
geri dönüleceğini açıklıyor. Hal böyle olunca hayır blokunun lideri olmaya niyetlenmesi de pek bir anlam ifade etmiyor.
2019’a giden süreçte HDP’nin stratejisi ve aday belirleme planı CHP’den daha net değil. HDP birinci turda aday
çıkarır mı, görünen tabloda bu da zor bir ihtimal gibi durmakta. Zira HDP’nin doğrudan CHP’yle ittifak yapması da
büyük oranda HDP’nin değil CHP’nin tavrına göre şekillenecektir. CHP’nin AK Parti-MHP ittifakına tek başına karşı
koyma ihtimali olmadığına göre, bu ittifak er ya da geç gerçekleşecek. Burada muğlak olan bu ittifakın çerçevesi,
hangi temel ve ilkeler üzerinden şekilleneceği. Her iki partinin kongrelerinde somut politik meselelere neredeyse hiç
değinilmemesi ittifak meselesindeki muğlaklığı arttırdı. Zira her iki partinin parti içi hesapları şu an için 2019 sürecine
çok fazla enerji bırakmıyor. Şayet bu kısa zamanda belli ilkeler üzerinden bir girişim başlarsa o zaman ittifakın mahiyetine
ilişkin daha net değerlendirmeler yapılabilir.
Yeni sayımızda buluşmak temennisiyle.
Umran

                        İTTİFAKLARDAN “YENİ DÜZEN”E                                          Yeni Düzen Arayışları, Cumhur İttifakı ve                    Muhalefetin Kararsızlığı

Türkiye’nin yeniden yapılandırılması noktasında 2019 seçimleri önemli bir eşik olarak gözüküyor. Burada gerçekleşeceken önemli değişikliklerden birisi, siyasal iradenin dağınıklıktan kurtarılması, kurumlar arasındaki eşgüdümdür.Daha erken gibi gözükmesine rağmen seçim hazırlıkları şimdiden başlamıştır ki uzun vadeli denebilecek hazırlıklardan en belirgini ittifak çalışmalarıdır. Bugünden bakıldığında özellikle 2000’li yılların başından itibaren kendi iç dinamikleri çerçevesinde Türkiye’de bir değişimin başladığı daha net bir şekilde görülüyor. Dünyanın halini ve ülkenin içinde bulunduğu şartları görebilen hemen herkes ülkenin yeniden yapılanması gerektiği kanaatine vardılar. Tabi bu sadecesiyasilerle sınırlı değildi, genelde mevcut sistemin devamından yana olduğu kabul edilen bazı askeri yetkililer bile artık bu aşamada bir değişimin şart olduğu kanaatine ulaştılar. Ne var ki kısa sayılabilecek bir zaman zarfında darbe girişimleri, komitacılık da dâhil olmak üzere neredeyse yüzyıllık savaşlar bu kısa dönemde hızla yeniden vuku buldu. Türkiye bir türlü arzu ettiği normalleşmeyi sağlayamadı. Ayrıca buna, hâlihazırda dünya üzerinde çok geniş bir coğrafya yayayılmış üç savaş bölgesinin bulunduğunu ve bunlardan ikisinin

Ortadoğu’da bulunduğu eklenirse Türkiye’nin niçin bir türlü düze çıkamadığı daha iyi anlaşılacaktır. Bugün Ortadoğu başta olmak üzere uluslararası siyasal sistemi anlamlandırabilmek adına en önemli kavramlardan biri güç dengesidir. Devletlerin tehdit unsurlarına karşı ittifaklar kurarak tehdide konu olan gücü dengelemesi şeklinde tanımlanabilecek güç dengesi, Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu düzeninin sona ermesinden sonra yeni bir hal almaya başlamış, dünya genelinde yeni ittifaklar ve ilişki biçimleri yeni bir denge meydana getirmiştir. Bilindiği gibi ABD’nin Ortadoğu’daki geleneksel çıkarları, doğal kaynakların serbest dolaşımını temin etmek, kilit roldeki müttefiklerle ilişkileri sürdürmek ve onları olası dış tehditlerden korumak yani ABD’nin askeri operasyonları için zemin hazırlamak etrafında kurgulanmıştı. Bu politikada elan kayda değer bir değişiklik yok. Öte yandan her ne kadar Ortadoğu petrolleri üzerindeki belirleyici nüfuzunu yitirse de ABD, küresel ekonomi için hâlâ hayati bir role sahip enerji akımlarının kontrolünü elinde tutmayı amaçlamakta. Oldukça sancılı bir süreçten geçen bölgede istikrarın kısa zamanda gelmeyeceği ve sancılı sürecin devam edeceği öngörülebilir. Bununla birlikte bölgenin eskisi gibi, oluşacak yeni düzende bölgede ABD’nin eskisi gibi egemen bir güç olmayacağı, Rusya, İran ve Türkiye’nin de yeni düzende kayda değer bir pay elde edeceği gerçekleşmesi kuvvetle bir diğer olasılıktır. Dışardaki gelişmelerden bağımsız olmayan 2019’a dönük olmak üzere fakat sadece bununla sınırlı olmayan ittifaklar için hazırlanan kanun tasarısı komisyon ile birlikte TBMM gündemine girmiş bulunmaktadır. Devletin yeniden yapılandırılması noktasında güçlü bir Meclis iradesine ihtiyaç olduğunda şüphe yoktur. Yüzde ellilerde dolaşan AK Parti oylarıyla baraj geçilse bile kıl payı ile gerçekleşen bu işin sorunlu olacağı muhakkaktır. Bu önemli hedef için partiler arasında bir anlaşmaya ihtiyaç vardır ki ittifak düşüncesi buradan doğmuştur. Hedef açısından bakıldığında ittifak gerçekten önem taşıyor. Bu şartlar altında devlet yeniden yapılandırılmak zorundadır. Yaklaşık bir yüzyıl öncesinin yapılanmasıyla, mevcut yapıyı kutsamakla bir kuruluş dönemi ideolojisi olan 'yurtta barış, dünyada barış' ideolojisiyle bu işlerin içinden çıkılamayacağı net bir şekilde anlaşılmıştır. Bu taarruza boyun eğmenin hiçbir faydası olmayacaktır.

Bu çerçevede, kurultaylarını geçen ay gerçekleştiren ana muhalefet partisine ve onunla ittifak edeceği öngörülen HDP’ye bakıldığında karşımıza çıkan şey büyük bir kararsızlık. Referandumdan sonra yapılan Adalet Yürüyüşü CHP lehine hayli pozitif sonuçlar doğurmuştu. Ancak yürüyüşte oluşan havanın devam ettirilememesi ve sonrasında yapılan Adalet Kurultayı’nın sönük geçmesi CHP içerisindeki tartışmaları tetikledi. Şüphesiz ki, bu tartışmaların ayyuka çıkmasının en önemli sebebi 2019’daki seçimler ve bu seçimlere giden süreçte CHP’ye atfedilen rol. Bu yüzden kurultayı asıl önemli ve anlamlı kılan husus, partinin 2019’daki seçimlere gidecek yönetim kadrosunun belirlenmesi ve ortaya konulacak yol haritasının mahiyetiydi. Ancak hem oluşturulan kadrolarda hem de yapılan konuşmalar ve açıklanan sonuç bildirisinde

2019’a giden sürece matuf stratejiye dair pek bir şey söylenmedi. Bununla beraber CHP Mart ayınınbaşlarında tüzük kurultayı düzenleme kararı aldı. Burada parti genel başkanının yetkilerinin artırılması ve ittifaklar içinkarar alma yetkisinin verilmesi gibi konular tartışılacak. Bu durum cumhurbaşkanlığı seçim sistemini değiştireceğinisöyleyen CHP için bir kararsızlık aslında. Hem yeni düzene uyum için adımlar atıyor hem de aynı zamanda eski düzenegeri dönüleceğini açıklıyor. Hal böyle olunca hayır blokunun lideri olmaya niyetlenmesi de pek bir anlam ifade etmiyor. 2019’a giden süreçte HDP’nin stratejisi ve aday belirleme planı CHP’den daha net değil. HDP birinci turda aday çıkarır mı, görünen tabloda bu da zor bir ihtimal gibi durmakta. Zira HDP’nin doğrudan CHP’yle ittifak yapması da büyük oranda HDP’nin değil CHP’nin tavrına göre şekillenecektir. CHP’nin AK Parti-MHP ittifakına tek başına karşıkoyma ihtimali olmadığına göre, bu ittifak er ya da geç gerçekleşecek. Burada muğlak olan bu ittifakın çerçevesi, hangi temel ve ilkeler üzerinden şekilleneceği. Her iki partinin kongrelerinde somut politik meselelere neredeyse hiç değinilmemesi ittifak meselesindeki muğlaklığı arttırdı. Zira her iki partinin parti içi hesapları şu an için 2019 sürecine çok fazla enerji bırakmıyor. Şayet bu kısa zamanda belli ilkeler üzerinden bir girişim başlarsa o zaman ittifakın mahiyetine ilişkin daha net değerlendirmeler yapılabilir.

Yeni sayımızda buluşmak temennisiyle.

Umran


  • Sayı: 364
  • Sayı: 363
  • Sayı: 362
  • Sayı: 361
  • Sayı: 360
  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353