EDİTÖR Ocak 2006, Sayı:137,Sayfa:1
Allah’ın Rasûlü(s.) Mekke’yi fethedip de Kabe’deki putları ‘Hak geldi, batıl yok olup gitti. Kuşku yok ki bâtıl yok olmaya mahkumdur’( 17:81) âyetini okuyarak bir bir kırdıktan sonra Habeş asıllı Bilâl’e(r.a), Kabe’nin üzerine çıkarak ezan okumasını emretmişti. İslâm’ın Müslüman zihinlerde meydana getirdiği köklü inkılâbı kavramaktan uzak kimi müşriklerin ‘Bir siyahi Kabe’nin üzerinde ha!’ mırıltıları arasında Bilâl’in okuduğu ezan Hakk’ın bâtıl’a galebesini simgelemekle kalmıyor, aynı zamanda Cahiliye Çağının sona erdiğini ve İslâm Çağının başladığını tüm insanlığa ilan ediyordu. Bu inkılâbın asıl amacı; kalplerde çöreklenen putları kırıp zihinleri körelten cahiliye tortularını temizleyerek hayatın merkezine Allah’ı yerleştirmekti. “İslâm Çağı”nda, her şey Allah-merkezli olarak yeniden tanımlanıyor, bütün iş ve ilişkiler Allah’ı merkeze alarak yeniden kuruluyordu. Rasûlüllah’ın(s) Mekke’nin fethinden sonra yaptığı konuşmaların bir bölümü şöyleydi:“...Ey insanlar, iyi biliniz ki, cahiliye dönemine ait olan ve övünme nedeni kabul edilen her şey şu anda ayaklarımın altındadır; hepsi kaldırılmıştır... Bütün insanlar Adem’dendir ve Adem topraktan yaratılmıştır...”“İslâm Çağında cahiliye özelliklerini ortaya çıkarmayın. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Müslümanlar kendilerinden olmayanlara karşı birdirler, bütündürler. Düşmanlarına karşı topluca hareket eder, birbirleriyle yardımlaşırlar...” (Celaleddin Vatandaş, Hz. Muhammed’in Hayatı ve İslâm Daveti, Pınar y.İst-2005)“İslâm Çağı”, cahili anlayış ve değer yargılarını, cahili kimlik tanımlamalarını da çöp sepetine atmış, yerine ‘İslâm kardeşliğini” ikâme etmişti. Medine’de 120 yıldır birbirleriyle savaşmış olan Evs ve Hazrec kabileleri bu bilinçle “kardeş” olmuşlardı; bu birlikteliği kendileri için tehlikeli gören Yahudi Şemmas bin Kays’ın fitnesini de “Allah’ın İpi”ne yani Kur’ân’a sarılarak(3/103) boşa çıkarmışlardı...İmdi, Kur’ân/lslâm sayesinde kalpleri birbirine kaynaşmış olan Müslümanları, bugün de birbirine kırdırmak için çağdaş Şemmaslar yeni yeni sinsi plânlar hazırlıyor. ABD’nin Siyonist güdümlü politikasının mimarlarından Yahudi asıllı Zbigniev Brzezinsky’nin, “Bundan sonra savaş Müslümanlarla diğerlerinin savaşı değil, Müslümanlarla Müslümanların savaşı olacaktır.” sözü, bir öngörü olarak değil, bir strateji olarak okunmalıdır. ABD-lsrail-lngiltere şer üçlüsünün, BOP çerçevesinde mezhebi(Şii-Sünni) ve etnik(Arap-Kürt-Türk) ayrılıkları habire körükledikleri ve bu amaç için milyarlarca dolar ayırarak bütün medyatik, psikolojik, istihbari imkanlarını seferber ettikleri de biliniyor. İşte böyle bir süreçte; Müslümanlar, değer/kıymet ölçüsü olarak ırk, kan, dil, renk, mezhep, meşrep değil “takvâ” ve “kardeşlik” merkezli bir söylemi öncelemeli, bu fitne ateşini Kur’ân’a sarılarak söndürmelidirler. İslâm Çağı’nda ayaklar altına alınan cahili övünme unsurlarını asla ve kat’a yeniden terviç etmemelidirler. Derginiz Umran, bu sebeple 0cak-2006 sayısını “İslâm Kardeşliği”ne ayırdı. Kapak dosyamızın, ülke gündemini uzun süre “alt-üst” edeceğe benzeyen “kimlik” tartışmalarına önemİi bir açılım getireceğine inanıyoruz. Ayrıca, bu sayımızda yer alan; kıymetli edebiyatçımız Afet İlgaz ile yaptığımız röportajı, Samir Amin’in Avrupa üzerine değerlendirmelerini ve Abbas Pirimoğlu’nun Hitler’in Kavgam'ına karşı Kemalızâde’nin Ahlâk-ı Alâ’î’sini öneren yazısını ıskalamamanızı öneririz. Umran’ın yeni dizaynını beğeneceğinizi umar; Mübarek Kurban Bayramınızı tebrik ederiz.