EDİTÖR Haziran 2001, Sayı:82, Sayfa:1
Umran, uzun soluklu yürüyüşünü bu sayıda da sürdürüyor. Bu kez, projeksiyonlarımızı, içeriye, Türkiye’ye çevirdik. Türkiye’nin yaşadığı bunalımları çok yönlü bir bağlama oturtarak ve “Türkiye, nereye gidiyor” sorusundan kalkarak anlamlandırmaya çalıştık. “Türkiye, nereye gidiyor?” başlıklı bir kapak konusu belirlerken, kalkış noktamız, salt Türkiye’nin içine sürüklendiği ekonomik krizi anlamlandırmak olmadı; olamazdı da. Çünkü bu süreç zarfında yaşadığımız ekonomik türbülans (alt-üst oluş), aslında iliklerimize kadar yaşadığımız ama pek fazla farkedilemeyen veya üzerinde kafa yorulmayan siyasi, kültürel ve toplumsal sorunlarımızdan bağımsız olarak zuhur etmiş bir türbülans değildi. Asıl üzerinde durulması gereken sorun, Türkiye’nin böylesine silkeleyici, sarsıcı çok yönlü bir krizin eşiğine nasıl sürüklendiği sorunu idi. Dolayısıyla kapak konusunu belirlerken izini sürmemiz gerektiğini düşündüğümüz kalkış noktası, “Türkiye, hangi tarihi, siyasi, kültürel, düşünsel ve toplumsal süreçlerden geçerek bu noktaya geldi? Bu noktadan nereye, hangi süreçlerden geçerek gidebilir? Daha da önemlisi, Türkiye, yakın tarihimiz boyunca bugüne kadar sergilediği tavırla, nereye gidebileceğini gerçekten bilebilen, görebilen bir ülke mi?” gibi sorular oldu. Böylece kaçınılmaz olarak “genel bir Türkiye tanımlaması” yapmayı amaçladık. Kalkış noktası olarak belirlediğimiz sorularla, kapak dosyamızın çatısını, çerçevesini oluşturan sorulara biraz yakından bakıldığında aslında kapsamlı bir Türkiye sorunları haritası çıkarıp, kapsamlı bir Türkiye panoraması çizerek yeni bir Türkiye tanımlaması yapma ve yeni bir Türkiye “kurma” saygısı içinde olduğumuz farkedilecektir. Kapak konumuz, güçlü makaleler, bir soruşturma ve oldukça tartışmalı ve verimli geçen bir açıkoturumdan oluşuyor. Gerek makaleleri, gerek soruşturma cevaplarını, gerek Abdurrahman Arslan, Akif Emre ve Cevat Özkaya’nın; atıldıkları açıkoturumumuzu keyifle ve zevkle okuyacağınızı şimdiden söyleyebiliriz. Umran’ın “gündem” bölümünde Türkiye ve dünya gündeminin kilit olaylarına ilişkin doyurucu analizler bulacaksınız. İbrahim Karagül’ün metninin dikkat çekici saptamalarla dolu olduğunu belirtmek isteriz. Kapak dosyamıza taşıdığımız Necmettin Turinay’n metni ise Mavi Akım ve enerji savaşları konusunda önemli analizler ve saptamalar içeriyor. Umran’ın son bölümünde, “kainatın sınırları”nda, dolaşarak aklımızın sınırlarını zorlayan Pierre Lena’yla yapılan bir söyleşi yer alıyor. Bu sayımızdan itibaren genç şair ve öykücülerimizden Ali Ural, düzenli olarak, ufuk ve zihin açıcı “şiir okumaları” yapacak. İhsan Kabil’in film eleştirisini, Saffet Çan’ın kitap eleştirisini, Fikret Karakaya’nın Ferahnak Ağırsemâî üstüne yazdığı nefis metni heyecan ve tutkuyla okuyacağınızdan eminiz. “Şehirlerin Ruhu” bölümünde bu ay, kadim kültürlerden günümüze şehirlerin hikayelerini ve anlamlarını çözenemek mahsulü bir metin var. Yepyeni ve dopdolu Umran’larda buluşmak dileğiyle...
EDİTÖR Ekim 2000, Sayı:74, Sayfa:82
Umran, uzun soluklu yürüyüşünü bu sayıda da sürdürüyor. Bu kez, projeksiyonlarımızı, içeriye, Türkiye’ye çevirdik. Türkiye’nin yaşadığı bunalımları çok yönlü bir bağlama oturtarak ve “Türkiye, nereye gidiyor” sorusundan kalkarak anlamlandırmaya çalıştık. “Türkiye, nereye gidiyor?” başlıklı bir kapak konusu belirlerken, kalkış noktamız, salt Türkiye’nin içine sürüklendiği ekonomik krizi anlamlandırmak olmadı; olamazdı da. Çünkü bu süreç zarfında yaşadığımız ekonomik türbülans (alt-üst oluş), aslında iliklerimize kadar yaşadığımız ama pek fazla farkedilemeyen veya üzerinde kafa yorulmayan siyasi, kültürel ve toplumsal sorunlarımızdan bağımsız olarak zuhur etmiş bir türbülans değildi. Asıl üzerinde durulması gereken sorun, Türkiye’nin böylesine silkeleyici, sarsıcı çok yönlü bir krizin eşiğine nasıl sürüklendiği sorunu idi. Dolayısıyla kapak konusunu belirlerken izini sürmemiz gerektiğini düşündüğümüz kalkış noktası, “Türkiye, hangi tarihi, siyasi, kültürel, düşünsel ve toplumsal süreçlerden geçerek bu noktaya geldi? Bu noktadan nereye, hangi süreçlerden geçerek gidebilir? Daha da önemlisi, Türkiye, yakın tarihimiz boyunca bugüne kadar sergilediği tavırla, nereye gidebileceğini gerçekten bilebilen, görebilen bir ülke mi?” gibi sorular oldu. Böylece kaçınılmaz olarak “genel bir Türkiye tanımlaması” yapmayı amaçladık. Kalkış noktası olarak belirlediğimiz sorularla, kapak dosyamızın çatısını, çerçevesini oluşturan sorulara biraz yakından bakıldığında aslında kapsamlı bir Türkiye sorunları haritası çıkarıp, kapsamlı bir Türkiye panoraması çizerek yeni bir Türkiye tanımlaması yapma ve yeni bir Türkiye “kurma” saygısı içinde olduğumuz farkedilecektir. Kapak konumuz, güçlü makaleler, bir soruşturma ve oldukça tartışmalı ve verimli geçen bir açıkoturumdan oluşuyor. Gerek makaleleri, gerek soruşturma cevaplarını, gerek Abdurrahman Arslan, Akif Emre ve Cevat Özkaya’nın; atıldıkları açıkoturumumuzu keyifle ve zevkle okuyacağınızı şimdiden söyleyebiliriz. Umran’ın “gündem” bölümünde Türkiye ve dünya gündeminin kilit olaylarına ilişkin doyurucu analizler bulacaksınız. İbrahim Karagül’ün metninin dikkat çekici saptamalarla dolu olduğunu belirtmek isteriz. Kapak dosyamıza taşıdığımız Necmettin Turinay’n metni ise Mavi Akım ve enerji savaşları konusunda önemli analizler ve saptamalar içeriyor. Umran’ın son bölümünde, “kainatın sınırları”nda, dolaşarak aklımızın sınırlarını zorlayan Pierre Lena’yla yapılan bir söyleşi yer alıyor. Bu sayımızdan itibaren genç şair ve öykücülerimizden Ali Ural, düzenli olarak, ufuk ve zihin açıcı “şiir okumaları” yapacak. İhsan Kabil’in film eleştirisini, Saffet Çan’ın kitap eleştirisini, Fikret Karakaya’nın Ferahnak Ağırsemâî üstüne yazdığı nefis metni heyecan ve tutkuyla okuyacağınızdan eminiz. “Şehirlerin Ruhu” bölümünde bu ay, kadim kültürlerden günümüze şehirlerin hikayelerini ve anlamlarını çözenemek mahsulü bir metin var. Yepyeni ve dopdolu Umran’larda buluşmak dileğiyle...