EDİTÖR Ağustos 2003, Sayı:108, Sayfa:1
11 Eylül’den bu yana küresel ölçekte meydana gelen hadiseler, Afganistan ve Irak’tan sonra Suriye, İran ve en nihayet Türkiye üzerinde dolaşan kara bulutlar, Müslüman dünyanın ümmet bilincine duyduğu ihtiyacın altını bir kez daha çiziyor. İslâm ümmeti, yaklaşık yüz elli yıldır devam eden emperyalist kuşatma çemberini yarma mücadelesi verirken küresel güçler de son yıllarda bu çemberi daha bir tahkim etme peşindeler. Sovyet tipi 'sosyalist' modelin kesin iflasının ardından Amerikan-Batı tipi ‘liberal' modelin de iflasın eşiğine geldiği şu bunalım çağında, insanlığa farklı bir hayat tarzı öneren İslâm’ın yeniden tarih sahnesine çıkışını engellemek, 11 Eylülle belirginleşen yeni sürecin birincil hedefi olarak ortaya çıkıyor. Aslında, Amerika’nın patronajlığındaki Yeni Dünya Düzeni’nin hedef tahtasına İslâm’ı yerleştirmesi, genel anlamda yeni sıkıntıları beraberinde getirmekle birlikte, çok önemli bir imkâna ve potansiyele de işaret etmektedir. İslâm’ın Batılı değerlere ve Batı tipi hayat tarzına yönelik bir"tehdit" olarak algılanması, Müslümanların bizzat "özne” haline geldiğinin en önemli göstergelerinden biri. Batılı değerlerin yol açtığı küresel fesâd ortamında İslâmî erdemlere duyulan ilgi ve susamışlık, küresel çapta başlatılan psikolojik savaş sürecinde Islâm terörle, vahşet’le, ilkellik’le, bağnazlık’la... özdeş gösterilerek ve Müslüman dünyaya yönelik fiili saldırılar düzenleyerek bloke edilmek istenmektedir! Bu gelişmeler, müslümanların "Allah'ın ipi"ne sımsıkı sarılarak tevhîd inancının emrettiği vahdeti gerçekleştirmelerini, aralarındaki sun’î sorunlarla zihni/düşünsel engelleri hızla aşarak ümmetin birliğini sağlayacak ciddi organizasyonlara gitmelerini zaruri kılıyor. Umran, bu âcil ihtiyaçtan yola çıkarak, İslâm âleminin her köşesinde yeniden filizlenen ümmet bilincini küresel vahdetle dönüştürecek uzun soluklu mücadeleyi, ümmetin geleceği açısından vazgeçilmez bir görev saymaktadır. Bu çerçevede oluşturduğumuz ‘Ümmetin Uzun Yürüyüşü’ dosyamızda Abdülmetin Kararöse, Abdurrahman Emiroğlu, Kazım Sağlam ve Murat Kirişçi’nin ümmet bilincini vurgulayan yazılarını Yıldırım Canoğlu’nun vahdetin önündeki tuzaklara dikkat çeken yazısı bütünlemektedir. Bu sayımızda Oportünizm (idare-i maslahatçılık) tuzağını ele alan Canoğlu, gelecek ay Revizyonizm (yeniden gözden geçirmecilik, yeniden anlamlandırmacılık) tuzağını inceleyecek. Son günlerin en hararetli tartışma konusu olan Süleymaniye olayları ile yaşanan Türk-Amerikan ilişkilerindeki krizi Cevat Özkaya, Abdurrahman Dilipak ve Umut Cumhur değerlendiriyorlar. Bu yazılar, Süleyman Ovalı’nın İran analizi ve ek’te yer alan Stanley Hoffman’ın ‘Dünya Yönetimi/Ütopyanın Ötesi’ başlıklı tahlili ile birlikte okunmalı. Ayrıca, Ahmed Yüksel Özemre hocanın Louis Massignon hakkındaki derinlikli araştırmasını; Yaşayan İslam sayfalarımızdaki gönül dünyamızı besleyen yazılan ve Kültür-Sanat bölümümüzde yer alan Hasanali Yıldırım’ın korku filmleri, Mustafa Miyasoğlu’nun Türk tiyatrosu üzerine yazdıkları değinileri kaçırmamanızı öneririz.Yeni Umran’larda buluşmak duasıyla...