“Merkez”in Değil “Herkes”in Cumhurbaşkanı

 

Türkiye her Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir siyasi kriz ve gerilim yaşar. Yaklaşan
yeni cumhurbaşkanı seçimi sebebiyle de, ülke yeni bir gerilim ortamına sürüklenmek
isteniyor.
Ittihat-Terakkici yönetim geleneğinin egemen olduğu son yüzyılda iyice belirgin
hale gelen devlet-millet ikilemi/ayrılığı, “merkez-çevre”, “devlet iktidan-siyasi iktidar”,
“atanmışlar-seçilmişler” şeklinde tanımlanmıştır. Gerçek şu ki, başından
beri merkeze egemen olan ve halka rağmen “hakimiyeti milliye”yi kendi tekellerinde
gören “bürokratik oligarşi”, askeri darbeler serisinin kendilerine sağladığı konjonktürel
avantajı süreklileştirmek iç in birtakım hukukî ve gayri hukukî tedbirler
almayı da ihmal etmemişlerdir. Özellikle 27 Mayıs darbesi sonrasında MGK, Anayasa
Mahkemesi, YÖK vb. kurumlar aracılığıyla, halkın iradesini temsil eden Meclisin
etki ve yetki alanı daraltılmış; halka hesap vermek konumunda olmayan sözkonusu
kurumlara üye atama yetkisi de cumhurbaşkanına verilmiştir. Bu yüzden
cumhurbaşkanının kim olacağını millet değil merkeze egemen olan güçler belirlemiştir.
Esasen, devlet aygıtının dizginlerini ellerinden bırakmak istemeyen seçkinci
elitler, halkın özgür oylanyla ülke yönetimini ellerine teslim ettiği “siyasi iktidar”a
karşı “atanmışların iktidan”nı güvence altında tutmak için Cumhurbaşkanlığı kurumunu
bir emniyet supabı olarak görmüşlerdir. İşte mevcut gerilim buradan kaynaklanmaktadır.
Kısaca; seçkinci azınlık “merkez”m ya da başka bir ifade ile “bürokratik oligarşi”
nin çıkarlarım ve resmi ideolojiyi güvence altına alacak bir cumhurbaşkanı isterken,
millet “herkes”in çıkarlarını koruyup halk çoğunluğunun değerlerini temsil
edecek bir cumhurbaşkanı istemektedir.
Ümran, Nisan ortasında cumhurbaşkanı adaylarının kesinleşip Mayıs ayında da
yeni cumhurbaşkanının TBMM tarafından seçilecek olması sebebiyle Nisan sayısının
kapağını bu konuya ayırdı. Ümran Genel Yayın Koordinatörü Cevat Özkaya
başta olmak üzere yazarlarımız Doç.Dr.Mustafa Aydın, D.Mehmet Doğan, Mehmet
Emin Babacan ve altı aydır konuyla ilgili seri yazısını yayınladığımız -yazarın
bu çalışması “Çankaya Nöbeti’’ adıyla kitaplaştı- Ahmet Cemil Ertunç’un makaleleri
ve sayın Mehmet Bekaroğlu ile Yeni Asya gazetesi yazarı Kazım Güleçyüz’ün görüş
beyanlarından oluşan dosyamız, Cumhurbaşkanlığı krizini enine-boyuna ve derinliğine
tahlil ediyor. Bu bağlamda ek olarak Türkiye Cumhurbaşkanlarının biyografisini
istifadenize sunduk.
Umran'm bu sayısında ayrıca Yıldırım Canoğlu’nun ülke gençliğine tuzak kuran
ihanet şebekelerini deşifre eden araştırması, çağımızın önemli Müslüman düşünürlerinden
S.Pervez Manzur’un “Modernité, Aşkınlık ve Siyasal Kuram’’ adlı nefis
makalesinin çevirisi, editörümüz Abdullah Yıldız’ın “geçmişten geleceğe ko(nu)şanlar”
çerçevesinde Ankara ilahiyat ekolünün sembol ismi Prof.Dr.Mehmed Said Hatiboğlu
ile yaptığı söyleşi yer alıyor.
Dergimiz mutad sayfaları ve tiryakisi olduğunuz köşe yazıları ile devam ediyor.
Bu arada, Nisan ayında çeşitli etkinliklerle idrak edilen “Kutlu Doğum” vesilesiyle,
Rasûlüllah(s.)’ı anma ve anlama çabalarımızın O’nu “en güzel örnek” edinmeye
dönüşmesini temenni ediyoruz. Mustafa Aldı’nın Siyer kitapları üzerine yaptığı
analizle Dr.Kerim Buladı’nm Rasülüllah(s.)’ın namaz örnekliğini anlatan yazısı
O’nu doğru anlayıp örnek alma çabamıza katkı mahiyeti taşıyor.
Yeni Ümran’larda buluşmak duası ile.

 

EDİTÖR                                             Nisan 2007, Sayı:152, Sayfa:1

Türkiye her Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir siyasi kriz ve gerilim yaşar. Yaklaşan yeni cumhurbaşkanı seçimi sebebiyle de, ülke yeni bir gerilim ortamına sürüklenmek isteniyor. İttihat-Terakkici yönetim geleneğinin egemen olduğu son yüzyılda iyice belirgin hale gelen devlet-millet ikilemi/ayrılığı, “merkez-çevre”, “devlet iktidan-siyasi iktidar”,“atanmışlar-seçilmişler” şeklinde tanımlanmıştır. Gerçek şu ki, başından beri merkeze egemen olan ve halka rağmen “hakimiyeti milliye”yi kendi tekellerinde gören “bürokratik oligarşi”, askeri darbeler serisinin kendilerine sağladığı konjonktürel avantajı süreklileştirmek için birtakım hukukî ve gayri hukukî tedbirler almayı da ihmal etmemişlerdir. Özellikle 27 Mayıs darbesi sonrasında MGK, Anayasa Mahkemesi, YÖK vb. kurumlar aracılığıyla, halkın iradesini temsil eden Meclisin etki ve yetki alanı daraltılmış; halka hesap vermek konumunda olmayan söz konusu kurumlara üye atama yetkisi de cumhurbaşkanına verilmiştir. Bu yüzden cumhurbaşkanının kim olacağını millet değil merkeze egemen olan güçler belirlemiştir. Esasen, devlet aygıtının dizginlerini ellerinden bırakmak istemeyen seçkinci elitler, halkın özgür oylarıyla ülke yönetimini ellerine teslim ettiği “siyasi iktidar”a karşı “atanmışların iktidarı”nı güvence altında tutmak için Cumhurbaşkanlığı kurumunu bir emniyet supabı olarak görmüşlerdir. İşte mevcut gerilim buradan kaynaklanmaktadır. Kısaca; seçkinci azınlık “merkez”in ya da başka bir ifade ile “bürokratik oligarşi”nin çıkarlarını ve resmi ideolojiyi güvence altına alacak bir cumhurbaşkanı isterken, millet “herkes”in çıkarlarını koruyup halk çoğunluğunun değerlerini temsil edecek bir cumhurbaşkanı istemektedir. Umran, Nisan ortasında cumhurbaşkanı adaylarının kesinleşip Mayıs ayında dayeni cumhurbaşkanının TBMM tarafından seçilecek olması sebebiyle Nisan sayısının kapağını bu konuya ayırdı. Umran Genel Yayın Koordinatörü Cevat Özkaya başta olmak üzere yazarlarımız Doç. Dr. Mustafa Aydın, D. Mehmet Doğan, Mehmet Emin Babacan ve altı aydır konuyla ilgili seri yazısını yayınladığımız -yazarın bu çalışması “Çankaya Nöbeti’’ adıyla kitaplaştı- Ahmet Cemil Ertunç’un makalelerive sayın Mehmet Bekaroğlu ile Yeni Asya gazetesi yazarı Kazım Güleçyüz’ün görüş beyanlarından oluşan dosyamız, Cumhurbaşkanlığı krizini enine-boyuna ve derinliğine tahlil ediyor. Bu bağlamda ek olarak Türkiye Cumhurbaşkanlarının biyografisini istifadenize sunduk. Umran'ın bu sayısında ayrıca Yıldırım Canoğlu’nun ülke gençliğine tuzak kuran ihanet şebekelerini deşifre eden araştırması, çağımızın önemli Müslüman düşünürlerinden S.Pervez Manzur’un “Modernité, Aşkınlık ve Siyasal Kuram’’ adlı nefis makalesinin çevirisi, editörümüz Abdullah Yıldız’ın “geçmişten geleceğe ko(nu)şanlar” çerçevesinde Ankara ilahiyat ekolünün sembol ismi Prof. Dr. Mehmed Said Hatiboğlu ile yaptığı söyleşi yer alıyor. Dergimiz mutad sayfaları ve tiryakisi olduğunuz köşe yazıları ile devam ediyor. Bu arada, Nisan ayında çeşitli etkinliklerle idrak edilen “Kutlu Doğum” vesilesiyle, Rasûlüllah(s.)’ı anma ve anlama çabalarımızın O’nu “en güzel örnek” edinmeye dönüşmesini temenni ediyoruz. Mustafa Aldı’nın Siyer kitapları üzerine yaptığı analizle Dr. Kerim Buladı’nın Rasülüllah(s.)’ın namaz örnekliğini anlatan yazısı O’nu doğru anlayıp örnek alma çabamıza katkı mahiyeti taşıyor. Yeni Umran’larda buluşmak duası ile.

 


  • Sayı: 364
  • Sayı: 363
  • Sayı: 362
  • Sayı: 361
  • Sayı: 360
  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353