EDİTÖR Nisan 2003, Sayı:104, Sayfa:1
Tarih boyunca toplumların kaderine hükmeden şaşmaz bir İlâhî yasaya (sünnetullaha) işaret eden Fatır sûresinin 43-44. âyetlerinin özeti mahiyetindeki bu kısa cümlecik, günümüz için hayli derin anlamlar içeriyor. Söz konusu âyetlerin meali söyle: "Onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötü/sinsi tuzaklar kuruyorlar. Halbuki kötü tuzak ancak sahibine dolanır. Onlar öncekilere uygulanan yasadan başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın yasasında ne bir değişme bulursun; ne de bir sapma! “Onlar kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmek için yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı? Halbuki onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yerde Allah'ı âciz bırakacak bir güç yoktur. O her şeyi bilen ve her şeye güç yetirendir. "İmdi, Saddam’ın zulmünü vahşi katliamına bahane eden ABD, yegâne küresel güç olma konumunu ebedîleştirmek için hazırladığı sinsi planları 11 Eylül’den itibaren hızla uygulama safhasına koymuş bulunuyor. Umran’ın 99. sayısında ek olarak sunduğumuz Bush Doktrini’nden de anlaşılacağı üzere, kendisine itiraz edebilecek hiçbir rakip güç istemeyen Amerika, Irak’ı ‘kitle imha silahları'ndan temizleyeceğini” ileri sürerek asıl niyetini yani "İslâm dünyasını ve İslâm'ın bizzat kendisini bloke etme” projesini gerçekleştirmek istiyor. Zira Bush’un 11 Eylül akabinde tehdit altında olduğunu söylediği "Amerikan tipi hayat tarzı’’na ve “Batılı değerlere” tek köklü itiraz İslâm’dan ve Müslümanlardan geliyor. Ancak görünen o ki, bu sinsi emellerini gerçekleştirmek için Irak’a “haksız bir savaş" açan ABD’nin kötü tuzakları eline-ayağına dolanmaya, adeta bir bumerang gibi kendi aleyhine dönmeye başlamıştır. Irak’ı kısa sürede tepeleyeceğini sanan ABD, saldırının ilk haftasında “şok ve dehşete" düşmüş, bütün bir insanlığın"nefret" ve “isyan”ını celbetmiştir. Ve korkunç silahları ile binlerce masum Müslümanı katlederek Irak’ı işgal etse bile, Amerika’nın orta ve uzun vadede kaybetmesi kesindir. Umran’ın kapağına taşıdığımız bu İlahî yasayı, Yıldırım Canoğlu, Firavun’un Hz. Musa ile mücadelesi bağlamında tahlil ederken Abdullah Yıldız, insanlığın fıtrî isyanı çerçevesinde yorumluyor. Abdurrahman Arslan’ın “Anglosaksonların İslâm’la kavgası” olarak tanımladığı bu saldırının sözkonusu güçler için “şokve dehşet”e dönüşmeye başladığını söylüyor İbrahim Karagül. Bu çerçevede The Enomist’ten yaptığımız Batı bakışını yansıtan çevirinin Noam Chomsky’nin “derin kaygılan” eşliğinde okunmasını öneriyoruz. Umran-ek’te yer verdiğimiz tarihçi Veli Şirin’in Osmanlı sonrası Irak tarihine ışık tutan yazısı ile Y.Sinan Zavalsız’ın petrolün jeopolitiğine vurgu yapan analiz yazısı, bugünkü olayları anlama ve anlamlandırmada önemli ipuçları sunuyor. Keza M. Nadir Önay ve Mustafa Miyasoğlu’nuh Diyâr-ı Bağdat yazıları konuya ilişkin duyarlılıklarımızı besliyor. Bu sayıda Mustafa Aydın’ın iktidarcılık olgusu, W.Chittick’in "teksir'tevhîd” eksenli derinlikli metinlerinin yer aldığı İslam Düşüncesi bölümünü, önümüzdeki sayıda “İslâm'ın kurucu dili"ni konu alan kapsamlı bir dosyaya dönüştürmeyi planlıyoruz. Tanıdık bölümlerle devam eden Umran’ın yeni sayılarında buluşmak duasıyla...