Amerikan Rüyasının Sonu

Editör                                                              Mart 2003, Sayı: 103, Sayfa: 103

11 Eylül tarihi, Amerikan politikasında ciddi ve köklü bir kırılmanın başlangıcı oldu. “Rakipsiz” askeri gücüne dayanarak dünya egemenliğini gerçekleştirmek isteyen ABD, bu amacına ulaşmak için yeni istilâ plânları hazırladı ve bunları adım adım uygulama planına koydu. Afganistan ve Orta Asya’dan sonra, yeni istila planının hedefi Irak ve Ortadoğu...

Bir zamanların “demokrasi, özgürlük, liberalizm, insan hakları şampiyonu” Amerika Birleşik Devletleri, şimdi hızla içeride totaliterizme ve despotizme kayarak “İsrailleşirken” dışarıda da 21. yüzyılın yegane sömürgeci gücü olma yolunda süratle ilerliyor. Uluslararası hukuk kurallarını, kurum ve kuruluşları hiçe sayan bir pervasızlıkla “gücün hukuku”nu  oluşturmaya ve bunu tüm dünyaya dayatmaya uğraşıyor. Irak’a yönelik saldırı hazırlığıyla yeniden hortlayan “Çirkin Amerikalı” imajı, aslında “Amerikan rüyası”nın da sonunu işaret ediyor. ABD’nin bu tutumu, “Yeryüzünde bizden daha güçlü kim var?” diye böbürlenen Âd kavmini hatırlatıyor. Sadece güce dayalı bir hegemonya üreten, insanlık için yararlı bir “model” ortaya koyamayan Âd ve halefleri Semûd, Medyen, Firavunların Mısır’ı, ve Roma’nın sonu ile “Amerikan modelinin sonu” ne kadar da birbirine benziyor! Her şeyi sahip bulunduğu “kahredici güç”le halledeceğine inanan,  tek kutuplu bir dünya inşa etmeye çalışan ve -R. Garaudy’nin tabiriyle- küreselleşmeyi  “sömürgeleştirme” olarak anlayan ABD, işte bu noktada “çöküşün öncüsü” olma yolunda hızla ilerliyor.

Umran, bu sayıda Irak saldırısı bağlamında “Amerikan Rüyasının Sonu”nu tartışıyor. Bu çerçevede; Roger Garaudy, -Umran için yazdığı özel yazıda-  “yeryüzünün tek sömürgeci gücü” ABD’nin tükenişine işaret ederken; Mustafa Aydın, “Amerikan liberalizminin, yolun sonuna geldiğini” vurguluyor. Mustafa Özcan, ABD’nin sömürge politikasını “demokrasi” ile yaldızladığını, Mesut Karaşahan da “Çirkin Amerikalı”nın hukuk tanımazlığını örnekleriyle ortaya koyuyor. Tarık Burak Şahin ise, “Çağdaş Firavun ABD”nin nasıl durdurulabileceğine ilişkin Türkiye eksenli somut önerilerde bulunuyor.

ABD’nin Irak’a yönelik savaş hazırlığı bağlamında, Dilaver Demirağ “savaş karşıtı” ve “savaş yanlısı” tutumların ahlakî boyutunu sorgularken, Savaşa ve İşgale Hayır Platformu’nun simgesel ismi Abdurrahman Dilipak, savaşa karşı oluşan tepkinin yetersizliğine ilişkin önemli analizlerde bulunuyor. Bu çerçevede İngiltere Mektubu’nda Kani Torun, ABD’nin en önemli partneri İngiltere’nin Savaş konusundaki tutumunu değerlendiriyor.

Umran, İslâm Düşüncesinin İnşâsı başlığı altında tefekkür yüklü yazılar yayımlamayı sürdürüyor. Dr. Mustafa Tekin ve Prof Dr. Ahmet Ağırakça’nın yazıları, İslamî düşünce hareket metodolojisi açısından önemli açılımlar sağlıyor.

Umran’ın bu sayısında, farklı bağlamlarda üç ayrı portre yer alıyor: Aykırı bir biyografi denemesinde Mehmet Ayman Halide Edip Adıvar’ı, “Geçmişten geleceğe ko(nu)şanlar” serisinde A. Yıldız, Ali Kemal Belviranlı’yı ve merhum Necati Aykan’ı yazıyor.

Umran Yaşayan İslam, edebiyat, sinema, televizyon, kitap, yansımalar

bölümleriyle devam ediyorYeni Umran’larda buluşmak duâsıyla...


  • Sayı: 364
  • Sayı: 363
  • Sayı: 362
  • Sayı: 361
  • Sayı: 360
  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353