EDİTÖR Mayıs 2005, Sayı:129, Sayfa:1
“Küresel Şer Güç”ün Irak’tan sonra Suriye, Lübnan ve İran üzerinden Türkiye’yi çevreleme harekâtını sürdürmekte olduğu, güdümündeki STK’lar marifetiyle yakın bölgemizde rengârenk devrimler kotardığı bir ortamda, ülke içinde meydana gelen son gelişmeler ‘düğmeye kim bastı?’ sorusunu sordurtacak boyutlara ulaştı. Gelişmeler, “Şeytani Güç Odağı”nın, Türkiye içindeki Türk-Kürt, Alevi-Sünni, laik-anti laik gibi gerilim potansiyellerini çatışmaya dönüştürme planını uygulamaya koymakta olduğunun sinyalleri olarak okunmalıdır.‘Böylesi bir ortamda neden başörtüsü?’ denilebilir. Bu soruya, ‘Evet, tam da böyle bir ortamda başörtüsü’ cevabını veriyoruz. Zira, çevremizdeki gelişmeler göstermektedir ki, halkını arkasına alamayan, halkıyla bütünleşemeyen, halkının farklı kesimleri arasında sağlam bir birliktelik oluşturamayan yönetimlerin, “Küresel Şer Güç”ün yeni şeytani planları karşısında ayakta kalması hayli zor, hatta imkansızdır. (Bu konuda “kadife devrim”leri tahlil eden Cevat Özkaya, Tevfik Emin ve Yıldırım Canoğlu’nun yazıları ile Metin Önal Mengüşoğlu’nun ‘modern devletin esrarı’nı irdeleyen makalesi mutlaka okunmalı.) Dolayısıyla, Türkiye’de halkının inanış, yaşayış ve giyiniş biçimine müdahil olmayı misyon edinmiş yasakçı bürokratik oligarşinin, aklını başına devşirip halkıyla barışmasının; halkın beklentisini daha fazla geciktirmemesi gereken iktidarın da artık harekete geçmesinin tam zamanıdır. Ülkede barış/bahar havası estirecek ilk ve en esaslı adım anlamsız başörtüsü yasağının kaldırılması olacaktır. Unutulmamalıdır ki, ülkedeki diğer gerilimleri azaltacak, özgürlük alanlarını genişletecek ilk adım da budur. Değilse, kimseyi ‘özgürlükçü, milliyetçi, vatansever, dine saygılı..’ olduğunuza inandıramazsınız. O halde tekrarlıyoruz: Başörtüsü özgür olmadan asla! Bu duruş ve teklifle karşınızda olan Umran’ın kapak dosyası, Abdullah Yıldız, Ali Bulaç, Mahmud Rifat Kademoğlu’nun başörtüsünün felsefi temellerini ortaya koyan yazıları, avukat Sibel Eraslan ve emekli başsavcı Reşat Petek’in yasağın hukukî çarpıklığını irdeleyen yazıları, Mesut Karaşahan’ın Avrupa’daki engizisyon cezalarının izini süren makalesi, Ahmet Mercan’ın “Yeis Yok” diye haykıran umut dolu seslenişi ve Mustafa Aldı’nın başörtüsü zulmü eksenin tarihe kayıt düşen edebiyat ürünlerini tahlil eden incelemesi ve diğer çeşnilerden oluşuyor. Bu çerçevede gerçekleştirdiğimiz “Soruşturma”ya cevap verme nezaketinde bulunan Sabahattin Zaim, Merve Kavakçı, Hayrettin Karaman, Cihan Aktaş, Mustafa Başoğlu, Abdurrahman Dilipak, Özdemir Erdoğan, Ayhan Bilgen, Naciye Kaynak’a teşekkürler ediyoruz. Keza, “Başörtüsü Yasağının Tutanağı” niteliğindeki belgenin Umran-Ek’te yayınlanmasına imkan veren Avukat Fatma Benli Hanımefendiye de şükranlarımızı sunuyoruz. Umran’ın bu sayısında, başörtüsü dosyasının yoğunluğu dolayısıyla, sayın Yıldırım Canoğlu’nun dizi yazısının 5.bölü- münü gelecek sayımıza tehir ederken Yaşayan İslam ve Kül- tür-Sarıat sayfalarımızı da iptal etmek zorunda kaldık. Başörtüsü mücadelesinin yakın tarihimizdeki canlı timsallerinden ‘yürüyen hayrât’ Fevziye Nuroğlu Abla ile Fatma Kutluoğlu Hanımefendinin gerçekleştirdiği sohbeti ise zevkle okuyacağınızdan eminiz. Yeni Umran’larda buluşmak duasıyla.