Kurucu Tecrübe

 

Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetinin nasıl anlaşılacağı ve günümüzde nasıl yaşanacağı
konusu çağdaş Müslüman düşüncenin üzerinde durduğu önemli konular arasında yer
almaktadır. İlahi Hitab’ın ilk muhatabı olmanın yanında onun ilk uygulayıcısı olan son Allah
elçisinin sünnetinin mahiyeti kadar sünnet söz konusu olduğunda mutlaka gündeme
gelen hadisler, hadis eleştirisi, hadislerin kültürel boyutu gibi meseleler de sünnet konusu
konuşulurken gündeme getirilen konular arasındadır. Öte yandan Hz. Peygamber’in
hayatını anlatan, aktaran siyer literatüründe de benzer konular öne çıkmaktadır.
Çağlar boyunca sünnet Müslüman toplumların yapısında, iç işleyişinde çok önemli
bir yere sahip olmuştur. Birçok insan aslında neyin sünnet olduğunu, nasıl olduğunu
bile bilmeden bir sonraki nesle hareketlerle aktarıyor. Bu annemiz, babamız, dedemiz
tarafından da aktarılmaktadır. Bazen de birçok insan bunun sünnet olduğunu biliyor veya
bilmiyor ancak pratik hareketlerle bunlar aktarılmaya devam ediliyor. Bugün için önemli
soru(n) şu: Bugün sünneti nasıl yaşamalıyız?
Hal böyle olunca yaşamak kadar hatta ondan daha önce sünneti doğru anlıyor muyuz,
sorusu üzerinde durma gereği ortaya çıkmaktadır. Çünkü sünnet denilince herkes aynı
şeyi anlamıyor. Bu yüzden öncelikle sünnet anlayışımızı belirginleştirmemiz gerekiyor.
Eğer doğru bir sünnet anlayışına sahip değilsek, sünneti doğru bir şekilde yaşamaktan
da söz edemeyiz. Sünneti nasıl yaşayacağımız, sorusunun cevabı ise en temelde, Kur’ân’ı
nasıl yaşayacağız, sorusunun cevabıyla aynıdır. Kur’ân ile sünnet arasında bu açıdan bir
fark yoktur. Zira sünnet dediğimiz şey, Kur’ân’ın Hz. Peygamber’in hayatında hikmetli bir
biçimde uygulanmış halidir.
Bu yüzden rivayet kültürü içinden seçilmiş zanni bilgilerle oluşturulan “delail ve
hasais edebiyatı” ile Müslümanların kültürel dünyasında yer edinmiş olan peygamber
imajı gerçeğinden önemli ölçüde uzaktır. Bugün Hz. Peygamber’in tarihsel olmuş ve
örnek alamayacağımız yönleri yerine ticaret ahlakı, adaleti, insani yönü, evliliği, toplumsal
ilişkileri, ahlakı, savaş ve barış ilişkileri ve tavırları bizim için daha önemlidir. O’nun
hayatına bütüncül olarak bakılması gerekmektedir. Melekler arasında değil insanlarla hayat
süren peygamberin belli yönlerini ön plana çıkaran zanlardan uzak durulması gerekliliği
bulunmaktadır. Bazılarının ön plana çıkardığı gibi O, sadece kıyafeti, oturuşu ve yemek
adabıyla mı örnektir? Söz gelimi zahitçe bir hayat yaşamayı tercih etmemesi önemli değil
midir? Gerçek örnekliği, mazluma yardım etmesi, açları doyurması, fakirleri himaye
etmesi, af ve misafirperverliğinde değil midir? İşte bu yüzden sünnet, hadis ve siyer bilgisi
konusundaki tartışmaları doğru bir zeminde ele almak gerekir. Bu nedenle bu sayımızda
Hz. Peygamber’in örnekliğini, Müslüman dünyadaki farklı hadis anlayışlarını, sünneti
yaşama sürecinde ortaya çıkan bazı sorunları ele alan bir dosya hazırladık.
Hz. Peygamber’in hayatını gereği gibi öğrenmek bizim için önemli bir vecibedir.
O’nun getirdiği değerlerin farkında olmak, doğru bildiğimiz yanlışları düzeltmek, yanlış
zannettiğimiz doğruları kabullenmek ise Müslümanlığımızın gereği olmalıdır. Yanlışta
direnmemek Hz. Peygamber’e karşı vefanın gereğidir. Sözün özü, mümin olarak hikmeti
arıyorsak, ulaştığımız gerçekler karşısında, eski fikirlerimizden vazgeçmeyi de erdem
saymamız gerekir.
Yeni sayımızda buluşmak dileğiyle.
Umran   Editör                                                    Nisan 2012, Sayı: 212, Sayfa: 1  

      Editör                                                          Nisan 2012, Sayı: 212, Sayfa: 1   

     Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetinin nasıl anlaşılacağı ve günümüzde nasıl yaşanacağı konusu çağdaş Müslüman düşüncenin üzerinde durduğu önemli konular arasında yer almaktadır. İlahi Hitab’ın ilk muhatabı olmanın yanında onun ilk uygulayıcısı olan son Allah elçisinin sünnetinin mahiyeti kadar sünnet söz konusu olduğunda mutlaka gündeme gelen hadisler, hadis eleştirisi, hadislerin kültürel boyutu gibi meseleler de sünnet konusu konuşulurken gündeme getirilen konular arasındadır. Öte yandan Hz. Peygamber’in hayatını anlatan, aktaran siyer literatüründe de benzer konular öne çıkmaktadır.

     Çağlar boyunca sünnet Müslüman toplumların yapısında, iç işleyişinde çok önemli bir yere sahip olmuştur. Birçok insan aslında neyin sünnet olduğunu, nasıl olduğunu bile bilmeden bir sonraki nesle hareketlerle aktarıyor. Bu annemiz, babamız, dedemiz tarafından da aktarılmaktadır. Bazen de birçok insan bunun sünnet olduğunu biliyor veya bilmiyor ancak pratik hareketlerle bunlar aktarılmaya devam ediliyor. Bugün için önemli soru(n) şu: Bugün sünneti nasıl yaşamalıyız? Hal böyle olunca yaşamak kadar hatta ondan daha önce sünneti doğru anlıyor muyuz, sorusu üzerinde durma gereği ortaya çıkmaktadır. Çünkü sünnet denilince herkes aynı şeyi anlamıyor. Bu yüzden öncelikle sünnet anlayışımızı belirginleştirmemiz gerekiyor. Eğer doğru bir sünnet anlayışına sahip değilsek, sünneti doğru bir şekilde yaşamaktanda söz edemeyiz. Sünneti nasıl yaşayacağımız, sorusunun cevabı ise en temelde, Kur’ân’ı nasıl yaşayacağız, sorusunun cevabıyla aynıdır. Kur’ân ile sünnet arasında bu açıdan bir fark yoktur. Zira sünnet dediğimiz şey, Kur’ân’ın Hz. Peygamber’in hayatında hikmetli birbiçimde uygulanmış halidir.

     Bu yüzden rivayet kültürü içinden seçilmiş zanni bilgilerle oluşturulan “delail ve hasais edebiyatı” ile Müslümanların kültürel dünyasında yer edinmiş olan peygamber imajı gerçeğinden önemli ölçüde uzaktır. Bugün Hz. Peygamber’in tarihsel olmuş ve örnek alamayacağımız yönleri yerine ticaret ahlakı, adaleti, insani yönü, evliliği, toplumsal ilişkileri, ahlakı, savaş ve barış ilişkileri ve tavırları bizim için daha önemlidir. O’nun hayatına bütüncül olarak bakılması gerekmektedir. Melekler arasında değil insanlarla hayat süren peygamberin belli yönlerini ön plana çıkaran zanlardan uzak durulması gerekliliği bulunmaktadır. Bazılarının ön plana çıkardığı gibi O, sadece kıyafeti, oturuşu ve yemek adabıyla mı örnektir? Söz gelimi zahitçe bir hayat yaşamayı tercih etmemesi önemli değil midir? Gerçek örnekliği, mazluma yardım etmesi, açları doyurması, fakirleri himaye etmesi, af ve misafir perverliğinde değil midir? İşte bu yüzden sünnet, hadis ve siyer bilgisi konusundaki tartışmaları doğru bir zeminde ele almak gerekir. Bu nedenle bu sayımızda Hz. Peygamber’in örnekliğini, Müslüman dünyadaki farklı hadis anlayışlarını, sünneti yaşama sürecinde ortaya çıkan bazı sorunları ele alan bir dosya hazırladık.

     Hz. Peygamber’in hayatını gereği gibi öğrenmek bizim için önemli bir vecibedir. O’nun getirdiği değerlerin farkında olmak, doğru bildiğimiz yanlışları düzeltmek, yanlış zannettiğimiz doğruları kabullenmek ise Müslümanlığımızın gereği olmalıdır. Yanlışta direnmemek Hz. Peygamber’e karşı vefanın gereğidir. Sözün özü, mümin olarak hikmeti arıyorsak, ulaştığımız gerçekler karşısında, eski fikirlerimizden vazgeçmeyi de erdem saymamız gerekir.

     Yeni sayımızda buluşmak dileğiyle.

                                                                                                              Umran

 


  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353
  • Sayı: 352
  • Sayı: 351
  • Sayı: 350
  • Sayı: 349
  • Sayı: 348