Küresel Sıkıyönetim, Ne İşe Yarar?

Editör                                                          Ekim 2001, Sayı 86, Sayfa: 1

11 Eylül’de Amerika’da yaşanan dehşetengiz ve esrarengiz terör olayı, tüm dünyayı şoke etti. ABD, bu olaydan sonra, on yıl ve belki de daha fazla sürecek bir savaşa soyunduğunu tüm dünyaya ilan etti.

Eylemin kimler tarafından gerçekleştirildiği henüz belli değil; belki de hiçbir zaman belli olmayacak. Ama daha bu olay, televizyonlar aracılığıyla tüm dünyaya adeta “naklen yayınlanmaya” başlandığı andan itibaren, suçlu belirlenmişti: “Müslümanlar, müslüman teröristler” vesaire. Medyada fikir beyan eden hemen herkes henüz bu olayın kimler tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğine dair elde somut, inandırıcı kanıtlar bulunmadığını belirtiyor ama ardından da, “böylesi bir şeyi olsa olsa müslümanlar, Ortadoğulular yapmış olabilir” diye eklemekte bir sakınca bile görmüyordu.

ABD, olaydan sonra “teörizmle mücadele” etmek bahanesiyle dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmek için alelacele (?) bir dizi proje belirledi ve başta Afganistan olmak üzere İslam dünyasının belli başlı bölgelerine askeri operasyonlar düzenleme kararı aldı. Umran dergisi olarak biz, bu terör eyleminin “kimler tarafından yapıldığı” sorusundan çok, “niçin ve hangi nedenlerden ötürü yapılmış olabileceği” ve “Amerika’nın bundan sonra neler yapmayı düşündüğü” soruları üzerinde kafa yormanın, hem bu olayı daha iyi anlayabilmek ve anlamlandırabilmek; hem de dünyamızın geleceğini okuyabilmek açısından daha anlamlı ve aciliyet arzeden bir sorun olacağını düşündük ve kapsamlı bir özel sayı hazırladık.

Dünyanın ve ülkemizin önde gelen düşünür ve yazarları, Umran’ın bu sayısında bu olayı, nedenleri, bağlamları ve muhtemel sonuçları açısından sizler için analiz ediyor ve anlamlandırıyorlar. Wallerstein, asıl sorulması ve üzerinde kafa yorulması gereken büyük sorunun “niçin?” sorusu olduğunu vurgularken, çağımızın yaşayan en büyük müslüman düşünürlerinden Seyyid Hüseyin Nasr, kendisiyle yaptığımız ve gelecek sayımızda da sürecek özel röportajda şiddet ve terör kavramlarının soykütüğünü çıkarıyor. İbrahim Karagül, ABD’nin bu olayı fırsat ve ganimet bilerek, İslam’ı bir aktör olarak tasfiye etme eylemine soyunduğuna ama bunun son derece tehlikeli bir girişim olduğuna dikkat çekiyor.

Ahmet Davutoğlu ile yaptığımız ve kapağa taşıdığımız önemli konuşmada Davutoğlu, Amerika’nın ne yapmak istediğini çarpıcı ve zihin açıcı bir dille gözler önüne seriyor.

Çağımızın en büyük ve en cins düşünürlerinden Zizek, “derin düşünce” bölümünde yayımladığımız yazısında terör olayını farklı bir dille ve gözle okuyor.

Mehmet Babacan, yoğun emek ve çaba sarfederek hazırladığı bu sayımızın ek’inde ABD’nin terör eylemlerinin dökümünü yapıyor. Bu sayıda yer alan diğer yazılarımızı ve röportajları da yararlanarak okuyacağınızı düşünüyor ve pek çok yazıyı ve bu arada “eğitim doyası” ile “yayıncılık dosyası”nı yer darlığı nedeniyle yayımlayamadığımızı, gelecek sayıya erteledeğimizi üzülerek belirtmek istiyorum.

Dopdolu, zihin ve ufuk açıcı yepyeni Umran’larda buluşmak dileğiyle.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


  • Sayı: 364
  • Sayı: 363
  • Sayı: 362
  • Sayı: 361
  • Sayı: 360
  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353