Umran'dan

 

Türkiye, uzunca bir zamandan bu yana suni bir gündemle
meşgul ediliyor. İrtica ile mücadele adı altında yapılan bir iktidar
mücadelesi vesilesiyle ülke nüfusunun bir büyük yekûnunu
teşkil eden insanlar potansiyel suçlu konumuna itilmek isteniliyor.
Bu insanların iradelerini felç etmeye dönük bir psikolojik
savaş giderek tırmandırılıyor. Bazı karanlık odaklar medya
marifetiyle, hukuki değeri tartışmalı kaset ve haberleri belli periyodlarla
gündeme sürerek bu mücadeleyi sürdürüyorlar.
Kendilerini belli iktidar odaklarına şirin göstermek için taviz
üstüne taviz verenler de, bu saldırıya hedef olmaktan kurtulamıyorlar.
Hiçbir ilke, hiçbir hukuk kuralı tanımayan, amaca varmak
için her yolu mübah kabul eden bu hukuk dışı, insanlık dışı saldırının
karşısında, günah çıkarır gibi bir pozisyona girmenin,
saldırıyı cesaretlendirmekten başka bir sonucu olamaz. Yapılması
gereken tamamıyla hukukun sınırları içinde kalarak, legal
ortamlarda saldırıya karşılık vermektir.
İnsanların yıllarca önce söyledikleri sözleri, delil diye ortaya
getirip, onları hem kamuoyu nezdinde, hem de kanun
önünde mahkum etmeye çalışmanın hukukla bağdaşan bir yanı
yoktur. Böyle bir uygulamayı meşrû kabul edersek, yâni şu
andaki fikirleri ve eylemleriyle değil de, mazideki fikir ve eylemleriyle
insanları değerlendirirsek, bu değerlendirmeden
kimse başarıyla çıkamaz. Cumhurbaşkanından Başbakanına
kadar herkes bu usûlle mahkûm edilebilir. Bugün düğmeye basarak
birilerini mahkum ettirmeye uğraşanların mazisi aynı
usulle gündeme getirilse acaba hangisi kendini kurtarabilir?
Hakikatin yanında değil de, devranın muktedirleri yanında yer
alanların elinde, sonuçta pişmanlık ve mahcûbiyetten başka
birşey kalmadı. Çünkü, devran hep aynı gitmez, devran döner,
ama hakikat her devranda sabittir.
Bu sayımızda, iktidar mücadelesinde uygun bir araç haline
gelen irtica yaygarasının tarihi serüvenini Abdullah Yıldız irdeledi.
Yıldırım Canoğlu ise, bugün Fethullah Gülen’i hedef
tahtasına oturtan psikolojik savaşın perde arkasını sorguluyor.
Yine bu sayımızda Genel yayın yönetmenimiz Cevat Özkaya
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile gündemi tartıştı.
Ayrıca değerli araştırmacı İbrahim Beğoğlu’nun Türkiye’yi
de yakından ilgilendiren MAI (çok taraflı yatırım antlaşması)
hakkındaki incelemesi hayli ilgi çekici.
Ümran, gündeme ışık tutan belgeleri ve diğer yazılan ile
devam ediyor.
Yeni Ümranlarda buluşmak duasıyla.

 

EDİTÖR                                    Temmuz 1999, Sayı:59, Sayfa:1

Türkiye, uzunca bir zamandan bu yana suni bir gündemle meşgul ediliyor. İrtica ile mücadele adı altında yapılan bir iktidar mücadelesi vesilesiyle ülke nüfusunun bir büyük yekûnunu teşkil eden insanlar potansiyel suçlu konumuna itilmek isteniliyor. Bu insanların iradelerini felç etmeye dönük bir psikolojik savaş giderek tırmandırılıyor. Bazı karanlık odaklar medya marifetiyle, hukuki değeri tartışmalı kaset ve haberleri belli periyodlarla gündeme sürerek bu mücadeleyi sürdürüyorlar. Kendilerini belli iktidar odaklarına şirin göstermek için taviz üstüne taviz verenler de, bu saldırıya hedef olmaktan kurtulamıyorlar. Hiçbir ilke, hiçbir hukuk kuralı tanımayan, amaca varmak için her yolu mübah kabul eden bu hukuk dışı, insanlık dışı saldırının karşısında, günah çıkarır gibi bir pozisyona girmenin, saldırıyı cesaretlendirmekten başka bir sonucu olamaz. Yapılması gereken tamamıyla hukukun sınırları içinde kalarak, legal ortamlarda saldırıya karşılık vermektir. İnsanların yıllarca önce söyledikleri sözleri, delil diye ortaya getirip, onları hem kamuoyu nezdinde, hem de kanun önünde mahkum etmeye çalışmanın hukukla bağdaşan bir yanıyoktur. Böyle bir uygulamayı meşrû kabul edersek, yâni şuandaki fikirleri ve eylemleriyle değil de, mazideki fikir ve eylemleriyle insanları değerlendirirsek, bu değerlendirmeden kimse başarıyla çıkamaz. Cumhurbaşkanından Başbakanına kadar herkes bu usûlle mahkûm edilebilir. Bugün düğmeye basarak birilerini mahkum ettirmeye uğraşanların mazisi aynı usulle gündeme getirilse acaba hangisi kendini kurtarabilir?Hakikatin yanında değil de, devranın muktedirleri yanında yer alanların elinde, sonuçta pişmanlık ve mahcûbiyetten başka birşey kalmadı. Çünkü, devran hep aynı gitmez, devran döner, ama hakikat her devranda sabittir. Bu sayımızda, iktidar mücadelesinde uygun bir araç haline gelen irtica yaygarasının tarihi serüvenini Abdullah Yıldız irdeledi. Yıldırım Canoğlu ise, bugün Fethullah Gülen’i hedef tahtasına oturtan psikolojik savaşın perde arkasını sorguluyor. Yine bu sayımızda Genel yayın yönetmenimiz Cevat Özkaya BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile gündemi tartıştı. Ayrıca değerli araştırmacı İbrahim Beğoğlu’nun Türkiye’yide yakından ilgilendiren MAI (çok taraflı yatırım antlaşması) hakkındaki incelemesi hayli ilgi çekici. Umran, gündeme ışık tutan belgeleri ve diğer yazılan ile devam ediyor. Yeni Umranlarda buluşmak duasıyla.

 


  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353
  • Sayı: 352
  • Sayı: 351
  • Sayı: 350
  • Sayı: 349
  • Sayı: 348