Üç İhtilal Çocuğu

     Cihan AKTAŞ                                                 Aralık 2011, Sayı: 208, Sayfa: 78

 

Üç İhtilal Çocuğu’na yıllar
sonra yeni bir baskı yapılırken,
kitaptaki hikâyeleri
gözden geçirme gereğiyle yüz yüze
geldim. Yazarın eski hikâyelerine
dönmesi, bir bakıma yazarlık çizgisiyle
dil ve üslubu üzerine derin
bir muhasebe yapmasını gerektiriyor.
Aradan yirmi yıl geçti kitabın
yayınından bu yana ve bana hiç
de öyle yıllar geçmiş gibi gelmiyor;
yayın sürecini bugünkü gibi hatırlıyorum.
Ardından hikâyeler üzerine
düşünmeye başladığımda, akan
yıllar belirginleşiyor ana hatlarıyla.
Basılmış metnin yazar ve okurlarına
öğretmeye devam ettiği bir
ders var: O hikâye pek çok açıdan
artık yazarına ait olmaktan çıktı,
en azından okunmuş nüsha için
bir müdahale mümkün değil, okur
algısında hikâye yazarın niyetinden
farklı olarak yeniden oluştu.

     Üç İhtilal Çocuğu’na yıllar sonra yeni bir baskı yapılırken, kitaptaki hikâyeleri gözden geçirme gereğiyle yüz yüze geldim. Yazarın eski hikâyelerine dönmesi, bir bakıma yazarlık çizgisiyle dil ve üslubu üzerine derin bir muhasebe yapmasını gerektiriyor. Aradan yirmi yıl geçti kitabın yayınından bu yana ve bana hiçde öyle yıllar geçmiş gibi gelmiyor; yayın sürecini bugünkü gibi hatırlıyorum. Ardından hikâyeler üzerine düşünmeye başladığımda, akan yıllar belirginleşiyor ana hatlarıyla. Basılmış metnin yazar ve okurlarına öğretmeye devam ettiği bir ders var: O hikâye pek çok açıdan artık yazarına ait olmaktan çıktı, en azından okunmuş nüsha için bir müdahale mümkün değil, okur algısında hikâye yazarın niyetinden farklı olarak yeniden oluştu.

Yazının Devamı İçin Tıklayınız.

 


  • Sayı: 364
  • Sayı: 363
  • Sayı: 362
  • Sayı: 361
  • Sayı: 360
  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353