UMRAN'dan

 

Selamünaleyküm,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İçte ve dışta genel bir tıkanıklık ve çözümsüzlükle
karşı karşıya bulunuyor;
Toplumsal ve ahlakî yapı, giderek artan bir ivmeyle yozlaşıyor. Fuhuş, alkolizm,
uyuşturucu iptilası, kumar ve şans oyunları, yüz kızartıcı suçlar her geçen
gün daha da yaygınlık kazanıyor. Batı'dakilerin çirkin bir kopyası olan TV yayınları,
özel ve resmi kanallarıyla bu deformasyonu alabildiğine hızlandırıyor.
Rüşvet, köşedönmeci zihniyet, adam kayırmacılık artık meşruiyet kazandı.
Eğitim sisteminin, isminden başka "milli" hiç bir özelliği yok. Türk Milli
Eğitimi yıllardır Batı eğitim sistemlerinin denendiği bir yaz-boz tahtası olmaktan
öteye gidemedi.
Ekonomiyi düzlüğe çıkarmak için senelerdir uygulanan İMF'nin acı reçeteleri,
Türkiye ekonomisini iyice batağa sapladı. Dizginlenemeyen enflasyon, sürekli
artan işsizlik, çekilmez hale gelen hayat pahalılığı ve düşük hatta komik
ücret ve ürün politikalarına karşılık; milletin gözünün içine baka baka yapılan
devlet israfları, yolsuzluklar ve vurgunlar, günlük hayatın ayrılmaz birer parçaları
oldular.
Kökleri Cumhuriyet öncesine kadar uzanan "kafatasçı-ırkçı" anlayışın neden
olduğu "Kürt Sorunu", dış tahriklerin de etkisiyle alevlendikçe alevlendi.
Devletin, bu sorunu, "Kuyucu Murat Paşa" yöntemiyle çözmeye kalkışması, -Allah
korusun- Anadolu'yu bir Türk-Kürt savaşına sürükleyebilir.
Yıllardır halkını dışlayarak, onun inanç ve düşüncelerini yok sayarak devlet
yönetmeye çalışan politikacılar, halâ bu halka bir yabancı ve hatta "müstemlekeci"
gibi davranmayı sürdürüyorlar.
Dış Politikada ise, Türkiye kendisinden beklenen "Osmanlı misyonu" ile
bağdaşmayan bir beceriksizlik ve çapsızlık sergiliyor. Doğu blokunun dağılmasıyla
birlikte Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar uzanan manyetik alanın "çekim
merkezi" ha-Vme gelen Türliiye, bu beklentileri sükût-u hayallere çeviriyor.
Örneğin; Sırpların Bosna-Hersek'te aylardır sürdürdüğü müslüman katliamını
tüm dünya ile birlikte Türkiye de seyrediyor.

 

Abdullah YILDIZ                                Eylül-Ekim 1992, Sayı:9, Sayfa:1

Selamünaleyküm, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İçte ve dışta genel bir tıkanıklık ve çözümsüzlükle karşı karşıya bulunuyor;Toplumsal ve ahlakî yapı, giderek artan bir ivmeyle yozlaşıyor. Fuhuş, alkolizm, uyuşturucu iptilası, kumar ve şans oyunları, yüz kızartıcı suçlar her geçen gün daha da yaygınlık kazanıyor. Batı'dakilerin çirkin bir kopyası olan TV yayınları,özel ve resmi kanallarıyla bu deformasyonu alabildiğine hızlandırıyor. Rüşvet, köşedönmeci zihniyet, adam kayırmacılık artık meşruiyet kazandı. Eğitim sisteminin, isminden başka "milli" hiç bir özelliği yok. Türk Milli Eğitimi yıllardır Batı eğitim sistemlerinin denendiği bir yaz-boz tahtası olmaktan öteye gidemedi. Ekonomiyi düzlüğe çıkarmak için senelerdir uygulanan İMF'nin acı reçeteleri, Türkiye ekonomisini iyice batağa sapladı. Dizginlenemeyen enflasyon, sürekli artan işsizlik, çekilmez hale gelen hayat pahalılığı ve düşük hatta komik ücret ve ürün politikalarına karşılık; milletin gözünün içine baka baka yapılan devlet israfları, yolsuzluklar ve vurgunlar, günlük hayatın ayrılmaz birer parçaları oldular. Kökleri Cumhuriyet öncesine kadar uzanan "kafatasçı-ırkçı" anlayışın neden olduğu "Kürt Sorunu", dış tahriklerin de etkisiyle alevlendikçe alevlendi. Devletin, bu sorunu, "Kuyucu Murat Paşa" yöntemiyle çözmeye kalkışması, -Allah korusun- Anadolu'yu bir Türk-Kürt savaşına sürükleyebilir. Yıllardır halkını dışlayarak, onun inanç ve düşüncelerini yok sayarak devlet yönetmeye çalışan politikacılar, halâ bu halka bir yabancı ve hatta "müstemlekeci" gibi davranmayı sürdürüyorlar. Dış Politikada ise, Türkiye kendisinden beklenen "Osmanlı misyonu" ile bağdaşmayan bir beceriksizlik ve çapsızlık sergiliyor. Doğu blokunun dağılmasıyla birlikte Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar uzanan manyetik alanın "çekim merkezi" haline gelen Türkiye, bu beklentileri sükût-u hayallere çeviriyor. Örneğin; Sırpların Bosna-Hersek'te aylardır sürdürdüğü müslüman katliamını tüm dünya ile birlikte Türkiye de seyrediyor. İşin ilginç yanı, gerek iç, gerekse dış sorunları çözmeye yönelik "yerli" ve "gerçekçi" projeler de üretilemiyor. Batı'da ya da Atlantiğin ötesinde hazırlanan ithal malı proje ve senaryoların uygulayıcısı veya taşeronu olma kolaycılığına kaçılıyor. Kısaca, uluslararası düzenin bir parçası olan "Sistem" we "Resmi İdeoloji", her alanda iflas etmiş bulunuyor. Sistemin temel dayanakları olan siyasal partilerin yaşadığı bölünme ve kargaşalar, bu iflasın göstergesi olmaktan başka bir anlam taşımıyor. Bazı aydınların, "İkinci Cumhuriyet" tartışmalarıyla sistemi kendi mantığı içinde revize etme çabaları da bu tıkanıklığın daha açık bir göstergesi. İşte böylesine çözümsüzlüğün ve arayışın yaşandığı bir ortamda müslümanlara ciddi sorumluluklar ve görevler düşmektedir. Sadece sistemi eleştirmek ve neden olduğu aksaklıkları ortaya koymak yetmez. Teorik düzlemde bir takım düşünceler üretmekle de görevimizi yerine getirmiş olamayız. Müslümanlar artık, içinde yaşadıkları toplumun sorunlarını çözmeye yönelik somut ve pratik İslami projeler üretmek zorundadırlar. Örneğin; Televizyon kanallarının ahlaksızlık yarışı yaptığından yakınıp oturacağımıza kendi alternatifimizi oluşturmaya çalışmak, bu konuda kafa yormak gerekmez mi? Keza; Kürt sorununun çözümüne ilişkin müslümanların, bazı slogancı ve toptancı söylemlerin dışında, önerebilecekleri ciddi bir projeleri var mı? Aynı şekilde; Türkiye'de doğal olarak gündemimize giren, Orta-Asya ve Kafkaslar'a ek olarak Ortadoğu, Afrika, hatta Uzak-Doğu'ya kadar tüm İslam âlemini kapsayan bir İslâm Birliği projesi nasıl ve hangi aşamalardan geçerek gerçekleştirilebilir? Sorular çoğaltılabilir. Ancak gerçek şu ki, müslüman aydınların önüne önemli ve tarihi bir fırsat çıkmıştır. Eğer müslümanlar, tarihin şu veya bu döneminde takılıp kalmadan Kur'an temeline dayalı ciddi ve akılcı projeler ortaya koyabilirler ve örnek İslami şahsiyetler ve kurumlar inşa edebilirlerse, umutsuzluğun ve çaresizliğin egemen olduğu, dürüst ve kişilik sahibi insanların mumla arandığı bir ortamda toplumun "umudu" haline gelebilirler.

 


  • Sayı: 359
  • Sayı: 358
  • Sayı: 357
  • Sayı: 356
  • Sayı: 355
  • Sayı: 354
  • Sayı: 353
  • Sayı: 352
  • Sayı: 351
  • Sayı: 350
  • Sayı: 349
  • Sayı: 348