Abdullah YILDIZ Mayıs-Haziran 1992, Sayı:7, Sayfa:1
Selamün Aleyküm Bâtıl Komünist sistemin zevâlinden sonra, Sovyet Rusya'nın enkazı altından Müslüman-Türk devletleri yeniden tarih sahnesine çıktılar. Orta-Asya ve Kafkaslar da yaşayan Türk toplumları, 70 yıllık esaret dönemi ve "ateizm" uygulamasına rağmen silinemeyen İslamî kimliklerini yeniden hatırlıyorlar. İslam'ı öğrenmeye, anlamaya ve toplumsal hayata aksettirmeye çalışıyorlar. Aynı şekilde; Balkanlar da "demirperde"nin aralanmasından sonra da, Bosna-Hersek, Makedonya, Arnavutluk ve Bulgaristan'da İslam tekrar gündeme geliyor. Balkan müslümanlan da, unutulmaya yüz tutan İslamî kimliklerini yeniden canlandırıyorlar. Kısaca; "Doğu bloku"nun tozlu yıkıntıları arasından İslam filizleniyor ve yeşeriyor. Bâtıl Kapitalist sistem ise; gücünün zirvesinde gözükmesine rağmen, hızla zevâle gidiyor. Batı dünyasının iki büyük devi ABD ve Almanya, "Vahşi kapitalizm" uygulamasının doğurduğu sıkıntıları bizzat kendi içlerinde yaşıyorlar. Ekonomik ve sosyal problemleri giderek tırmanıyor; ırk ayırımı, şiddet, uyuşturucu iptilası, fuhuş vs... batılı toplumları temelden sarsıyor. ABD'nin şampiyonluğunu yaptığı "yeni dünya düzeni" ise, diğer toplumların kanlan ve gözyaşları üzerinde inşa edilmeye çalışılıyor. Batılı toplumlar da, ezilen uluslar da yeni bir sistem, yeni bir çözüm arıyorlar. Öbür yandan; 10 yıllık İran islam İnkılabı deneyiminin ardından önce Cezayir'de, şimdi de Afganistan'da "İslami yönetime" geçiş aşamasına gelindi. Uluslararası düzen, Cezayir İslami devrimini kanla bastırdı; Afganistan'da ise ciddi sıkıntılar yaşanacağa benziyor. Türkiye'ye gelince: İslam'ın üzerine çekilen 70 yıllık örtünün kalkmaya başlamasıyla son 15-20 yılda islam yeniden gündeme geldi. Şu günlerde "Osmanlı Cumhuriyeti" teorilerinden bile ciddi anlamda söz edilebiliyor. Türkiye insanı yeniden İslam'a hasret ve İslam'ı tartışıyor. Özetle; tüm insanlık yeni bir arayış içinde ve İslam yüzyıllar sonra yeniden insanlığın "umudu" haline geliyor. Bâtıl zevâl bulurken, İslam yeniden "gündeme" geliyor. Ve konjonktür, tüm insanlığın umudu ve can simidi haline gelen İslam'ı "asrın idrakine" haykırma görevini bu dev sorumluluğu, müslüman aydının cılız omuzlanna yıkmış bulunuyor. Ancak; insanlığa nasıl bir İslâm sunulacaktır? Geleneklere, hurafelere, batıla bulanmış, çarpıtılmış, ehlileştirilmiş İslâm mı, yoksa Kur'an İslâm'ı mı? Herhalde ikincisi. Şüphe yok ki; tek harfi bile değişmeyen, çağlar ve toplumlar üstü ilahi kitab Kur'an, geçen asırların insanını mutlu ettiği gibi, bugün de O nun ilkelerine sarılan insan ve toplumları mutluluğa eriştirecektir. Yeter ki; O'nu gereği gibi okuyup anlayalım, insanlara kendi izafî kanaat ve görüşlerimizi değil Kur'an'ı anlatalım. İslam'ı orijinal kaynağından, yani Kur'an dan öğrenip, Rasûlüllah (sav.)'ın sünnetini de dini pratik hayata aktarmada "rehber" edinelim.